31 Ekim 2007 Çarşamba

onunla doluyum hep...ne zaman kalemi alsam elime,ne yaparsam yapayım ona dönüyor cümleler....varsa yoksa "o"...bir oturuşta bir harf üzerine bu kadar yazı nasıl yazılır onu da anlamıyorum
neden o?koskaca bi adamın hapisolduğu küçücük yuvarlak....

o senden uzaktadır hep..ya evde yoktur ya da telefonlarına cevap vermez..o bazen aglatır bazen güldürür..o verdigi sözleri tutmaz bekletir seni gecenin yarısında gecenin karanlıgında..o giderken hep kendini götürür seni almaz yanına..o na hiç bi zaman sen diyemezsin..çünkü o hiç bi zaman yanında olmaz.. o çıglıkların yosun tuttugu çılgın gecelerde onlarla dolanırken sen sadece o şimdi ne yapıyor acaba demekle yetinirsin..ona soramazsında dün gece nerdeydin diye..çünkü onu bu sabahta görememişsindir...keşke o da sadece kalın,yuvarlak bi geniş ünlü olsaydı...
o, sadece 3. tekil şahıs ya da alfabenin 18. harfi değildir...

o, aynı zamanda, o seni düşünmese bile sabah akşam düşündüğün, sırf senin hissettiklerini hissetmiyor diye, düşüncelerinde bile "sen" diye hitap edemediğinden, "o" diye hitap ettiğindir...

o, o'nsuz geçen sohbetlerde, o'ndan bahsedilirken, aklın o anda muhabbeti dinlemek yerine konuyla alakasız bir şekilde o'nda bile olsa, birden düşüncelerinden sıyrılıp kulak kabartmana sebep olan ve muhabbete karışıp dostlara o'ndan bahsederken her "o" dediğinde sesini çatlatan, o'nun yüzünü hayal edip heyecandan seni tir tir titretendir...

o, o'ndan bahsederken boğazındaki düğümdür.

o, yatakta o'nsuz bir türlü geçmek bilmeyen gece ve uykuyla boğuşurken, yorganını bacaklarının arasına alıp, yastığına sımsıkı "o" niyetine sarılmana sebep olandır...
günün birinde hayatın tam ortasına koyulup, bir daha da çıkartılamayandır. kendisi gitse de izi kalır. başkalarını koymaya çalışırsınız o yere ama olmaz. hep eğreti dururlar. cezalandırırsınız eğreti duranları. hiç olmadığınız kadar hırçın, olmadığınız kadar kaprisli davranır, hiç olmadığınız kadar kötü olursunuz. itersiniz hepsini hayatınızın taa dışına. onu soranlara "unuttum" dersiniz son derece kendine güvenen bir sesle.. geceleri yorganın altında hıçkıra hıçkıra ağlamanızın tek nedenidir o.. bu denli acıttığı halde en sevdiğiniz şeydir hayatta. tek kızamadığınızdır.
alfabenin 18.harfini artık sadece bir sahsa adanmıstır. o dediginizde artık kimse kim sorusunu sormaz, birtanedir zaten, biriciktir. tum duyguları yasamınıza tasımıstır o zamana kadar bilmediginiz, hayatınıza girdigi andan itibaren. siz artık asla ondan onceki siz olamazsınız. yasamak icin artık yeni duygularınız ve alıskanlıklarınıza da ihtiyacınız vardır, yoksa eskiyle yeni arasında sıkısıp kalacagınızı dusunursunuz, artık eski siz bir yabancıdır cunku sadece. artık vazgecilmezinizdir onunuze ısık tutan, her sıfati kendi icinde barındıran. koca bir aşkı, büyük bir dostlugu, bir bebege duyulan sefkati bir harflik kısacık kelimede toplayandır. onunla yeniden dogdugunuzu hissettiren ve ölene dek elini omzunuzda hissetmek istediginiz yegane insandır.

30 Ekim 2007 Salı

Kaybetmeye dair...

Kaybediyoruz evet bugün ben yarın bi başkamız ama genelde hepimiz. İsyan ettiğimiz hayata bi yerlerden tutunma çabaları hep sonuçsuz kalıyor. Soruyorum zaman zaman da kendime aslında 'ulan biz mi bi yerde yanlış yapıyoruz?' diye. Ama cevabını bulabildim mi bilmiyorum.
Aslında biz yanlış yapmıyoruz hayatın bizi kendi kafasına göre sürüklemesine karşı çıkıyoruz o kadar. Ne sevdalarımız adam akıllı, ne okul hayatlarımız, ne de işimiz gücümüz. Bu sefer tamam ulan her şey yolunda gidiyor dediğimiz anda anlasılmaz bi sekilde yine aynı sorunsalların içine düşüyoruz.
Herşeyimizi bi kenara bırakıp senin peşinden ardın sıra yol alıyoruz. Sokakta nefes alabiliyor, haykırabiliyor, senin tribünlerinde kendimizi buluyoruz. Sanma ki hayattan yediğimiz gollerin ardından sana koşuyor rahatlama isteği duyuyoruz. Biz hayatı seninle yaşamayı değil; sendeki hayatı yaşamayı tercih ediyoruz...

Yanlızca seninle kazanıyoruz...

arayışları bulamayışları ve aranışları bulunamayışları olanlar için....

elimi attığım her başlıkta...
yani tam "tamamdır, söyleyecek kelamım çok" dediğim bir konunun...
başlıyorum; sonunu getiremiyorum. ortadayken başına bakıyorum, onu da hatırlayamıyorum falan...
yazamıyorum işte.

yazsam da anlatamıyorum.

bir süre kayıbım,saklıkoymu adı,iyi gelir belki!

29 Ekim 2007 Pazartesi

Eskiden...

küçükken annemler bi yere gidecekleri zaman beni ve ablamı komşuya bırakırlardı. hiç sevmezdim öle bırakılmayı ki muhtemelen komşularım da bu olaydan memnun olmazlardı. orda kendimi çok kötü hissederdim bir an evvel annemler gelse de eve dönsem diye düşünürdüm. çünkü biz orda yabancı kontenjanındaydık. bi köşede beklerdik komşumuzun çocukları oyuncakları ile oynarken biz bi köşede sinmiş onları seyrederdik. hep dua ederdim bir an evvel büyüyeyim de artık kendi başıma evde kalabileyim kimsenin evine gitmek zorunda kalmayayım diye..

neden mi yazdım bunları...
birden çocukluk günlerim aklıma geldi

Denizli deplasmanı ve Peri Masalında Güzel..

Cumartesi yine yoğundu iş güç.. çıkmak isteyen raporlar, yazılmayı bekleyen dosyalar.. aklımdaysa yol var. özlemişiz otobüsün camından ufka doğru bakmayı. gece yolda zaten birçok şeyi sorgulamaya yeniden baslarız düşüncesiyle hiçbişey düşünmemeye calısıp işi gücü erkenden bitirdik. majeyle bulustuktan serçesimonun lpg sıkıntısı yaşaması nedeniyle hareket noktasından fazla uzaklaşmamaya karar verip zeytinburnu sahildeki yerimizi almışız.



" İlk görüşte aşık olmuş Ay'a. Onun her gün yeni bir kimliğe bürünmesini, kılıktan kılığa girmesini hayranlıkla izlemeye başlamış. Bu aşkı içinde gün geçtikçe büyümüş, öyle büyümüş ki ateş oturmuş içine. İçin için, alev alev yanmaya başlamış. Ama Ay'ın bütün bunlardan haberi yokmuş. Bir gün dayanamayıp avaz avaz bağırmış koca gökyüzüne Güneş: -Seni seviyorum Ay! Seni seviyorum! Öyle korkmuş, öyle korkmuş ki Ay o ateşin içine düşmekten, o büyük aşkla yatmaktan hemen karanlığa gizlenivermiş. O gün bugündür saklanır olmuş Ay en sevdalısı Güneş'ten. Ondandır Güneş'le Ay'ın buluşmayışı sonsuzlukta! Ondandır gecelerin prensesi olduğu Ay'ın; binlerce minik yıldızla oynaşıp, aşktan kaçışın masalını gizler gece... her gece.. "

26 Ekim 2007 Cuma

Sen Zaten Kalirsin...


Birseyler olsun silinsin hafizam, format atilsin beynime, bu bunye bir tek seni unutamasin diyor dualar her gece be Galatasaray... Neye karsi, nicin, veya nerden nereye bu cabalar, onu benim mantigim da almiyor, baskasi icin bos is, bizim icin tutku... Sorguluyorum bazen, nesin sen diye? Aslinda cevap veremeyecek kadar cok sey geliyor akla... Donup gecmise baktigimda sadece sarinin yanindaki kirmiziyi hatirlamak icin belki de... Sahada ne yaptigini umursamiyorum, sadece senin formani orda tasiyanlar sana layik olsunlar isterim, ben ise tribunlerinde sana layik olayim... Kendimden geceyim her seferinde, ayin gibi...

Hey size diyorum! Alin hafizami, mumkunse
hatirlamayayim hic birsey, o renkler zaten kalir...

24 Ekim 2007 Çarşamba

No Al Calcio Moderno


Ic Anadolu'nun daglarina da kirmizi aerosolle yazmaya calismistik bunu, eksik kalmasin diye Estadi Olìmpic'e de yazayim dedim. Gelin gorun ki pek yakismadi. Bu memlekette maca gittikce daha cok seviyorum ali sami yen'i. Kukurt kokusunu bilmeyen bi burnun bagli oldugu genizden gol sesi duymak hakça gelmiyor, ne bileyim. E ben de üzerime düseni yapiyorum.
Kusura bakmayin.

17 Ekim 2007 Çarşamba