31 Aralık 2009 Perşembe

Aralık 2006

o güzel filmin üstünden yıllar geçti.
ve herkes payına düşen hayal kırıklıklarıyla yaşayabilmeyi öğrendi..
"kaybolup gidenlere" inat, bütün tribün emekçilerine mutlu seneler dileriz.
@ peşindeyiz

29 Aralık 2009 Salı

Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın


Sizler sizi adam eden Galatasaray'a tavır alırken, bizler 14 yıl şampiyon olamayan, ama takımının peşini bırakmayan tribüne nasıl özendik, nasıl içlendik biliyor musunuz? Avrupa'nın en tepesini adımladığımız günlere tanıklık ediyorduk oysa ki! Siz kulübe üyelikle onore edilip burun kıvırırken, biz bütün okul harçlıklarımızı olimpiyatta tarihin en kötü Galatasatray'ının yanında olmak için harcıyorduk...

Yazıldığı gibi okunur Galatasaray ve her duygunun üzerindedir, ona olan sevgimiz....

19 Aralık 2009 Cumartesi

Haftanın Sonu

19/12/09 Cumartesi 15:00 ; 50.Yıl S.S.
Voleybol E. : Galatasaray - SGK
-
19/12/09 Cumartesi 20:00 ; A.S.Y.
Futbol : Galatasaray - Gençlerbirliği
-
19/12/09 Cumartesi 21:00 ; ENKA
Sutopu : Heybeliada - Galatasaray
-
20/12/09 Pazar 13:30 ; Ataköy A.C.
Basketbol E. : Galatasaray - Antalya Taş Ocağı Bld.
-
20/12/09 Pazar 15:30 ; Ataköy A.C.
Basketbol T. : Galatasaray - Kardemir Karabük
-
20/12/09 Pazar 17:30 ; 50.Yıl S.S.
Voleybol B. : Galatasaray - Yeşilyurt

14 Aralık 2009 Pazartesi

Çerkezköy'den Mektup Var

patriot'un herkese selamı var. 28 günlük eğitim için cânım Trakya'nın bir diğer güzel ilçesi Saray'dan aradı. henüz iki günlük asker olmasına rağmen, çok rahatım diyor kendileri. kimse beni merak etmesin diye de ekliyor. bir de hırsızlık çok oluyormuş. şimdilik nöbet yok ama, yatakhanede kendi aramızda ikişer saat nöbet tutmak zorunda kaldık diyor. ankesörden aradığı için fazla uzun konuşamadık, 28 gün sonunda gerçekleşecek olan yemin töreninin ardından tekrar Çerkezköy'e usta birliğine dönecek.

foto : sad spirit

12 Aralık 2009 Cumartesi

Gitme Vakti...



Tatyosta iken Seer demişti: Senin yerine hiç yazmayan bir yazar alacaz diye. Haklıdır ben pek yazmam. diğer yazarlar gibi düşüncelerimi klavyeye aktarma konusunda bir eksikliğim var. Şu anki durumumu da nasıl ifade edebilirim bilemiyorum...

Gayet uzun ve sıkıntılı bir universite macerasından sonra diplomayı aldık ve sıra bir üst level olan askerlik müessesine gelmişti. yok şurası olacak yok şöle olacak derken, memleketim olmasa da kendimi en çok hissettiğim yurdumun nadide bölgesi trakyaya düştüğüm haberini aldık..

askerlik kısa, yer yakın gibi olumlu sebepler ağırlıkta olsa da bu kardeşlik ortamından, o eşsiz sofralardan ve en önemlisi o kırmızı koltuklardan uzak kalmak, belki de samiyen de bir daha maç izleyemeyecek olmak (stad biter mi sorunsalına girmeyelim) askerliğin burukluğunu üst seviyelere çıkarmaya yetiyor.

Hakkınızı helal edin. bu adam gider..

İsmail Patriot

11 Aralık 2009 Cuma

Son Trakyalı

3.Zırhlı Tugay Komutanlığı, Çerkezköy / Tekirdağ

biz Trakyalıyız, yoktur inkarımız !
cumartesi, çerkezköy'deyiz..

8 Aralık 2009 Salı

Bursa Deplasmani

ilk defa gelenlerin çoğu "ne kolay deplasmandı" demiştir gece eve vardıklarında. oysa yine bayrama denk gelmesi nedeniyle, günler öncesinden yapılan hesap kitap olayları, değişik yöntem arayışları; bayramın ilk günü, sabahın erken saatlerinde malum yerdeki buluşmayla son bulur. yıllardan beri her deplasmanda birbirini görmekten, selam vermekten sıkılmayan, aksine birbirini görünce gülümseyen simalar yine malum yerdedir, diğerlerinin bayram ziyaretlerini yaptıkları saatlerde.

aslında her bursa deplasmanının ayrı bi hikayesi vardır bizim için. özellikle "uludağlı aslanlar" döneminde yapılan deplasmanlarda maçın gününe göre, ya günler öncesinden gidilir veya maçtan sonra kalınır, mutlaka iki gece üst üste rakı balık yapılırdı başkanın evinde. gecenin geç saatlerinde izmir yolu üzerindeki bariyer dibinde cila yapardık. arap şükrüye gider, tophaneye çıkardık. piramitte hatun keser, altıparmaktan salına salına inerdik stada doğru. öyle dönerdik istanbula..

"eskidendi çok eskiden" diyerek noktalayalım. bu seneki bursa için yazı yazmaya vakit bulamadık, eldeki materyalden şöyle bi klip çıkınca, yazıya da gerek kalmadı aslında..

6 Aralık 2009 Pazar

Merdivenin Altında

Senden önceki kulüpler birliği başkanını da sevmezdim zaten.

5 Aralık 2009 Cumartesi

A2 Ligi 10.Hafta Erteleme Maci


05/12/09 - 13:30, Galatasaray-Beşiktaş
@peşindeyiz

28 Kasım 2009 Cumartesi

Senin İçin Yaptık Onca Deplasmanları

son iki sezondur 9 saatte dönülen bursa'dan (birincisi otobüslerin taşlanması, ikincisi bayramın son günü trafiği) tam 3 saatte dönmenin mahmutluğunu (!) yaşıyor bünyeler. çok acaip notlar var yolculuktan. "gbt'si bozuk otobüste" yaşananlarla ilgili materyallerin toparlanmasının ardından, iki peşindeyiz üyesinin farklı tayfabuslerde yapmış olduğu gidiş dönüş hikayesini iki kameralı olarak aktarabiliriz.

herkese iyi bayramlar.

27 Kasım 2009 Cuma

Bize Hayat Seninle Bayram



Sana gelmediğimizde bayramlar bile takvimde silinip gider, birinci günler diğerlerine benzer. İçimizdeki dönmemezliklerden sana umut payı çıkarmaya, kim bilir belki de liderliği almaya..

@yirmiyedikasımikibindokuz, Bursa.

pşndyz!

23 Kasım 2009 Pazartesi

Cumartesiden Pazara Tünel

cumartesi gecesini tünelde geçiren ekipten bazı arkadaşlar geceden söz vermişti sayın savcıya ama uykuya yenik düşen bünyeler, pazar ataköydeki maça anca yetiştiler :) salona girdiğimizde 10-0 dan başladık maça, tribünde 50 kişiyle sezonun ilk maçında üst üste ikinci kez dünya şampiyonu olan takımımızı yalnız bırakmadık ve maçı 95-10 (nokianın yeni telefon modeli gibi) kazandık. ataköyden kiros yardımıyla bakırköye ordanda dolmuşla taksime geçtik. seer bey henüz adını koydumu bilmiyoruz ama ortaköy xl'in yerini alan yeni karargahı görmeye gittik. evin önü pankart boyamaya müsait. başka şeylere de müsait olduğunu deneyenlerden öğrendik. aliyavuz'la seer'in evi arasında füniküler hattı istiyoruz sayın başkan. yoksa o yokuş ebemizi siker.
ataköy-bakırköy-cihangir-taksim-ulus-mecidiyeköy denklemine, fatihin urfa şakasıyla yaratmış olduğu gerilimle son verdik. otoparkta ve sokakta herşey güzeldi, haftaiçinde kararlaştırdığımız gibi içeriye en az 1 saat önceden girdik. yine önceden belirlendiği gibi yerimizi sana göre hafif sola (tvden izleyenler için), bize göre hafif sağa kaydırdık. ilk yarı iyi bağırdık, ikinci yarının başında yine iyiydi kapalı ama ne olduysa yetmişten sonra oldu. 1-0 öndeyiz, rakip takım atak yapmaya çalışıyor, biz ise ne takım olarak ne tribün olarak baskı kuramıyoruz adamların üstüne, maçın bitmesine 20 dk kalmış, nevizade nevizade diye yırtınanlar var kapalıda. eski açık zaten seeen varya seeen mode on. bu bestelerle son yirmi dakikayı kurtarmaya çalışıyor tribün. ve o sırada golü yiyoruz. takımı gazlamaya yönelik hiçbir hareket yok malesef. kendimize kızıyoruz tribünde. böyle sevgiliye yönelik besteler, maç koptuktan sonra söylense hatta maçta hiç söylenmese veya sadece otobüste falan söylense daha efkarlı olmuyor mu sizce ? "sevgiliiim allah belanı versiiin!!!"

kuddusinin son düdüğüyle takım tünele doğru yol alırken,
beyoğlu'nun tüneli yine bizi bekliyordu..

22 Kasım 2009 Pazar

Tünel'den Sesler

Travmayı atlatıp dalgasını geçmeye başladık.



21 Kasım 2009 Cumartesi

Amatör Brunch

Galatasaray - Antalya Bş.Bld.
Ataköy Ahmet Cömert S.S.
22-11-09 / 13:00

19 Kasım 2009 Perşembe

La nalga de Cemal

Niye, nasıl, ne kadar ahmakça yendi bu bok, tartışmaya bile gerek yok. Birisinin ceza vermesini beklemeden önce (bize para yatıran yılışık sponsorlarımız da dahil olmak üzere)ne kadar ortağımız, birşeyler paylaştığımız ne kadar kurum varsa hepsinden teker teker özür dilemeli, ligden efendi gibi çekilmeliyiz. Oyuncusundan yöneticisine taraftarından idari-teknik kadrosuna kadar herkes bir süre uzak kalsın bu branştan. Sıfırdan, başımız önde başlayalım yola, zamanla dik dururuz yine.

İkinci bir alternatifimiz de var: kovduğumuz 4 idareciye bonus peruğu, maske, bıyıklı gözlük filan taktırıp başka isimle göreve geri alalım.

Hayatımda ilk defa senin yüzünden utanıyorum Galatasaray. Seni savunamıyorum, savunmuyorum.

17 Kasım 2009 Salı

Unut(a)madık..!


Yokluğun hala içimizde bir acı...

Yıllar geçse de sen hep ANILarda yaşayacaksın..!

1 Kasım 2009 Pazar

30 Ekim 2009 Cuma

Dair

Neye dair olduğu belirsiz. İçine ittirildiğimiz karanlıktan ötürü belki. Koca bir hafta gazete ve televizyonlardan uzaklaşmak yazma isteğini öldürür mü, o da belki ama o güne dair bir sonuç çıkarmanın bile nefesi daralttığı günlerin arasına karışıp giden can sıkıcı bir Buca maçı da geride kaldı gitti. 2 yıl evvel sen yenil bize inat demişiz, şimdilerde orada mücadele bile etmeden siner hale geldiğimizi görür gibi oluyoruz yaktığımız sislerin duman aralığından. Senin karşında Sivaslı olduğu 500 metreden parıldayan Bilica, kendini hala ücra köşelerde canlı yayın kapsamı dışında sanıp ayağıma bastı diye uyduran Baroni, dandik bir hakem ve arkanda 2500 kişi oraya dair tüm hatıralarını sıfırlayıp da sana umutla sarılmışsa saldıracaksın Galatasaray. Ama bugün, ama yarın.

Hiç korkmayın eşekler,
Bu taraftar destekler!

20 Ekim 2009 Salı

Ulan Gassaray v 2.0


Senin için iddialara girerdim khalekedonda oynadığımız fener maçlarına. Ne yemekler, ne gömlekler ısmarladım, saçlarımdan bile oldum. 6 senesi (kupa lig ne varsa) bilfiil bulunmak kaydıyla 10 senedir galibiyet görmedim. Canavar gibi tribün yaparken dünyanın en vasat golleriyle daha maçın başında kafamı ellerin arasına almak nedir iyi bilirim. Hayatı boyunca yüzüme ters bile bakamayacak orospu çocuklarının aradaki tellere ve kolluk kuvvetlerine güvenerek küfür etmelerine içerledim. Yeri geldi sana da kızdım ama bunların hepsini bi kenara bırakalım. Eğri oturup doğru konuşalım Galatasaray.

Arda canımdan bir parçasın, Kewell gülüşüne dünyaları yakarım , Rijkaard kıvırcak saçlarına kurban olurum bunu bil ama şunu da bil ki bu sene alınmayacak bir galibiyet her şeyi eksik bırakacak. Bu sene kendini beğenmiş bütün o orospu çocuklarının yüzüne bakıp GALATASARAY ULAN diye haykırmak istiyorum. Maç sonunda stadı terkedişlerini görmek istiyorum. Sikerim haticeyi, Netice istiyorum.
BU MAÇI İSTİYORUM!

Pesindeyiz.biz, 2 Yaşında !

peşindeyiz 2 yaşında..
- 17 Ekim 2007 -

17 Ekim 2009 Cumartesi

Tatyos'un Meyhanesi Açıldı

Selamlardı Tatyos'u, meyhanesinin önünden geçerken, aheste aheste yürüyüşlülüklerde tüketirken.. Yokuş yokuş İstanbul'u ve fırtınalı ömrünü...! ''Düşünerek'' ne günler geçirip, ne vartalar atlatmışlığını..
-
Giderdi eli cebine, aşinalılıkların o munis ritmiyle.. Ve çıkardığı ''Sarı Lira'yı'' öperdi üç kere.. Adeta, dini bir rütüeli yerine getirmişliğin ''saygılı ciddiyetiyle''.. Koyardı en sonunda alnına.. Bakarak ''gülüş gülüş güzelliklerde'', ona doğru adımlayan dostu Tatyos'a..:
-
''--Tatyos Gardaş... Gurban... Hayırlı işler ola,
Siftah bizden, bereketi Mevladan..'' deyişliliklerde..
-
tatyos'un yeri, dün akşam muhteşem bir açılışla "beyoğlu'nun aklını aldı"..

14 Ekim 2009 Çarşamba

Bilet Sabahlaması

25 Ekim 2009 Pazar günü Turkcell Süper Lig'in 10. haftasında deplasmanda oynayacağımız Fenerbahçe maçı biletleri satışa çıkıyor. Galatasaray taraftarına ayrılan biletler 15 Ekim 2009 Perşembe saat 10:00'da Ali Sami Yen Stadyumu gişelerinde satışa çıkacaktır. Taraftarımızın bilgisine sunarız.
Galatasaray Spor Kulübü

13 Ekim 2009 Salı

Haftasonu Alkol Bilançosu

cuma akşamı "tatyos'un yeri"nde toplanan kadro, tadilata aldırış etmeden masayı dışarı atıp, mekanın önüne kurulmuştu. ekibin ufak ufak katılımlarıyla birlikte masanın etrafındaki boş bira şişelerindeki artış ruhlarımızı inceden serinletiyor fakat rakıya duyulan 1 haftalık özlemi giderek arttırıyordu. seer, patriot, voda, hell sercio, parçalı murat, ireland, asbodan ve sığmıyoruz'un muhteşem buluşmasından videolar belki çok yakında, belkide hiçbir zaman. hızır acilin kendisine ayırdığını söylediği balıkları dayanamayıp bize göndermesiyle masa daha da şenlendi. sesimiz yan tarafın müziğini bastırdı. cuma gecesi 4 adet yetmişlik, gönüllerdeki en güzel yeri alırken, çok sayıda efes şişesi yeniden doldurulmak üzere andaç abi tarafından burgaza yönlendirildi. balıkların tadı ise hala damaklarda.. cumartesi gecesi patriot'un yerini ultrAs! alırken, aliyavuz, voda ve hell sercio'dan oluşan kadronun ilk hedefi yeni seri 100lük oldu. onu da indiren kadroya daha sonra; seer, tiburon ve parçalı çiko katıldı ilerleyen saatlerde. son olarak bir 70lik daha uçuverdi avuçlarımızdan. pazar akşamı ise ekip üyelerinin değişik yerlerde farklı ortamlarda alkol tüketimine katkıda bulunmaya devam ettikleri öğrenildi.. afiyet olsun..

9 Ekim 2009 Cuma

Galatasaray Dergisi Ekim Sayısı

ne internetin yeni yıldızlarıyız ne de isimsiz kahramanları. üstelik sahada oynanan futbola bakmıyoruz ki futbola bakış açısı getirelim. bu sebeplerden dolayı o sayıları hergün artan bloglardan olamadık. yine de, dergiye kim önerdi bilmiyoruz ama hem kendisine hem de dergide bize satır ayırıp yer veren dergi emektarlarına teşekkür ederiz.
-
not : blogtaki eğlenceli şeyleri bırakıp şu sıralarda kıbrısta askerliğini yapmakta olan "sıkı Galatasaraylı" ramço, çarşı izninde kısacık ara, sesini duyalım..

8 Ekim 2009 Perşembe

Haftasonu Rakı Var

yazar kadrosunun tamamı kıçını yaydığından 1 hafta aradan sonra anca yazabiliyoruz. biz yazmayınca virüsler yazıyor. bugün telefon susmadı, hatta arayanlardan biri "blogtaki porno linklerin çoğu çalışmıyo kanka" dedi. neyse yine aynısı olabilir şimdiden uyaralım.

yazı girilmemesinin nedeni, sezon arası bile daha çok görüşen ekibin şu sıralar hiç görüşememesi olabilir mi ? eloy kapandı, beyoğlu başbakanı çok önceden yeni yerini açtı. haftasonu tatyos'un yerine, rakı + mangal'a bekleriz. bu arada indexe kavuştuk tekrar. bakalım aliyavuz ve cags imzalı indexlerde nelerle karşılaşacağız. ufak not, index explorerda açılmıyor, firefoxta açılıyor. son olarak, aldığımız bilgilere göre rusya muhabirimiz yurda dönüş yapmış. kendisine hoşgeldin diyor, tiburon'a da yaprak testlerinde başarılar diliyoruz. haftaya perşembe görüşmek üzere.

ayrıca; ramço, seni fena özledik ulan..

1 Ekim 2009 Perşembe

28 Eylül 2009 Pazartesi

Gözlerimde Yaş, Kalbimde Sızı..

dün sabah 11'de abimizin yanındaydık..

Direnistanbul - İsyan Vakti!

6-7 ekim 2009 imf-dünya bankası istanbul kongresi



imf ve dünya bankasını durduruyoruz!
anarşist ve anti-otoriter yoldaşlara çağrımızdır,
küresel kapitalist elitler yeni sömürü planlarını istişare etmek için
istanbul'a geldiklerinde sokaklarda isyan ve direniş ateşiyle
karşılanacaklar.

soyup soğana çevirilen, evsizleştirilen, yaşadığı topraklara
yabancılaşarak göç etmeye zorlanan ve göç ettikleri ülkelerde acımasız
göçmen yasalarına maruz bırakılan, herhangi bir muhalefet kıpırtısında
bile polis-asker devletiyle karşı karşıya bırakılarak muazzam
baskılara uğrayan, hapsedilen, katledilen dünya halklarının küresel
öfkesi istanbul sokaklarına bir ayaklanma pratiği olarak
yansıyacaktır. küresel kapitalistler ve onların yerli hükümetleri
bilmeliler ki seattle'da, cenova'da, prag'da, atina'da ve
strasbourg'da olduğu gibi daha fazla sömürü planına karşı daha fazla
direnişle karşılaşacaklar...

"dünyamızı bize dar edenlere istanbul sokaklarını dar edelim", "imf ve
dünya bankasını durduralım" diyorsanız kara blok'un isyan ve direniş
girişimine omuz verin!

bizi nerede bulacağınızı biliyorsunuz!

kara blok çağrısı

26 Eylül 2009 Cumartesi

Hiç Uyumadık, Sen Gelmedin Abi..

tribün emekçileri yine hiç uyumadılar abi. cuma gece 22:00'de başladılar çalışmaya, cumartesi sabah 07:00'de bitirdiler. herkes senin icin bi seyler yaptı. herkes seni çok özledi. abi bazen aklıma ne geliyor biliyor musun. hani gecenin 2 buçuğunda arayıp ataşehire çağırırdın ya bizi, abi bişey lazım mı dediğimizde her seferinde kumpir isterdin. beraber sabahlara kadar senin eski röportajları izlerdik. sen anlatırdın biz dinlerdik. bazen de hiç dinlemezdik, çok kızardın bize. habersiz gidilen her deplasmanda, birilerinin bize bi telefon uzatıp senin aradığını söylemesini özledik. "gidecek başka yer bulamadınız mı lan" deyişini özledik.
ama en çok; eski açıktan bize gülümsemeni özledik Alpaslan abi..

25 Eylül 2009 Cuma

Yavru! vatan...volume 1

Uzun zamandır klavyeyi bu kadar özlediğim olmamıştı ve bu kadar kısa sürede pc'yi terketme mecburiyetim.Binbir dalavere ile komutandan alınmış 0.25 günlük çarşı iznimi gecirmek için,%80i rum,geri kalan %20 si sokak köpekleriyle dolu,çarşısı olmayan bi köye yönlendirilidim ve mucize eseri bi internet cafe bulabildim...
Anlatılacak çok şey var belki ama "yavru" ön adıyla bildiğimiz bu vatandan pekte fazla hatıra kalsın istemiyorum ne bende ne de blogta...Askeriyenin sivilden daha iyi oldugunu iddaa edebilecegimiz ender yerlerden biridir burası..Biz baba şefkatiye yaklaşsakta sivildeki yavru vatan insanlarına,yavrular coktan babayı sikmeyi kafaya koymuşlar bile..
Ama herşey de kötü gidiyor diyemeyiz..Yemekler yenemeyecek hatta bakılamayacak tarzda olsa bile,gümrük aracılığıyla zula edilmiş absolutle,rum köylüsüne telerin ardından kadeh kaldırarak ve sabah iştimasına akşam katılabilerek gecirdiğimiz günlerde oluyo burda...Sağolsun sakarya tribününden güzel bi kardeşim,bana hiç yabancılık cektirmedi burda...maçları izleyebilme gibi bi nimet te var ayrıca..Digitürk,17 iskemle ve coğu suyun öbür tarafından olma 92 asker..Muhtemelen 10.hafta burdaki asker mevcudunda azalma ve paralelinde revire cıkacak insan sayısında artma olabilir.
Kıbrıs harekatından kalmış olsa gerek bir de telefon kulübesi var,ayda bir çalışan..ki muhtemelen o günde bana denk gelmez.
Süresiz olarak kilitlenmiş çarşı iznimi tekrar normale döndürebildiğim sürece uğrarım buralara.
Bu arada kapalıdaki o arka teneke bölmeyi de fazla zorlamayın artık,havalar soğumuştur,hasta olursunuz..

soğuk memleketin sıcak çocuğundan selamlar

21 Eylül 2009 Pazartesi

Nonda`dan Asagiya Kasimpasa


Inadina GALATASARAY!

Kasımpaşa - Galatasaray maç öncesi

saat 19:00 kasımpaşa - galatasaray
kale arkasındayız demiştik..

20 Eylül 2009 Pazar

Bir Bayram Sabahi Gurbette Yapayalniz Bir Adam..


yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.

hasan beyin vurdurduğu
ırgat osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit ayşe öbür yanımda.

traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.

biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.

ama bu türküleri söylemişim ben
daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.

benim sessiz komşulara gelince,
şehit ayşe'yle ırgat osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan.

yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...

Yılın Maçı : Rakı - Balık

hani bazen o hafta başka bir maç varken futbolcuların aklında bir sonraki maç olur ya, bizimde beşiktaş ve panathinaikos maçları aynen o havada geçti sayılır. hatta bir önceki maç falan da değil, daha fikstür çekildiğinde, milli maç araları, ramazanı, kandili, bayramı herşeyi hesaplandı bu maç için. eğer federasyon maçı olimpiyat stadında oynatma kararı alsaydı siyah çelenkle birlikte leventteki federasyon binasına gidip eylem yapmayı bile planlamıştık. ve işte istediğimiz oldu, büyük gün geldi. kasımpaşa maçı pazartesi akşamı 13.500 kapasiteli kasımpaşa stadın'da oynanıyor.

21/09/2009 21:00
Kasımpaşa RTE Stadı
rakı balıkla, kale arkasındayız !

17 Eylül 2009 Perşembe

Olur Boyle Vakalar, Turk Polisi Goz Yumar


Ey Istanbul Emniyeti, Ey Sanli Turk Polisi...
Bu adama yurtdisinda dedin, o sebepten yakalayamiyoruz dedin. Peki bu adam yurtdisindaydi da ulkeye nasil girdi? Girerken seni gozlerin nereye bakiyordu? Hayir degildi madem 197 gundur Bahcelievler`de nasil bulamadiniz? Ey dersaadet Valisi boyunsuz Muammer Pasa, artik utanmayacagini biliyorum da, ne olursun arlan be adam! Televizyonlara cikip polisimizin basarisi zart zurt demeye nasil yuzun tutuyor? Beyfendi kendi rizasiyla teslim oluyor (hem kendi teslim oldugu icin hem de 18 yasini henuz doldurmadıgı icin cok buyuk bir ihtimalle saglam bir ceza indiriminden faydalanacak... bu ayıptır, çok büyük bir ayıptır...), uzerine bir de sov yapiyor. Yok karni acmis yok sakallar falan. Saclar duzenli kesilmis, piril piril kiyafetler. O kadar mide bulandirici ki ne konuyla ilgili okuyasim ne yazasim var aslinda. Birde bu avukati olacak lavuk iki kelimesinden birinde katile cocuk, kurbana genc kiz diyor. çocukları karıştırmasınlar bu işe! ben boyle hayasızlıklara boyle komikliklere sahit oldugum icin cok feci utaniyorum. Haftasonu taraftara biber gazi sikan, Beyoglunda gosteri yapan, harc artislari sebebiyle hakkini arayan, uc kurus maasla gecinen ailesi tarafindan birakin saklanmayi karnı zor doyurulan ogrencilere tekme tokat giren bu emniyet değil mi. ben mi kabustayim? onlar çocuk degil mi? tabii haklılar, cemin ailesi var, goz gore gore yetmiş milyonla tassak gecen bir ailesi var. digerleri onun bunun cocugu..

16 Eylül 2009 Çarşamba

14 Eylül 2009 Pazartesi

'Sol açık'tan mektup'

Sayın Kenan Bey; artık sayenizde okumuyor, düşünmüyor, statik bünyelerimizi okeyle, kingle, batakla tıka basa dolduruyor, boş vakitlerimizde nü resimlerin önünde 17 yaşımızın geç kalmış tatminlerini kolluyoruz

Sayın Kenan Bey,
Bu mektubu size serin bir mart sabahı, Atatürk'e dil uzatan bir YouToube videosunu seyredip sinirle kahvemi yudumlarken yazmaya karar verdim; satırlarımı pek de düşünerek sıralamayacağım; zaten düşünmek gibi ahlaksız bir eylemin girdabına kapılmış bir neslin yok edilememiş ender zatlarından biriyim; en azından özürlü bırakacağınızı umduğunuz bir devrin çocuğuyum; pek öyle lale devri de değil o; bal gibi kötek devri.
Zat-ı âliniz, darbeyi yaptığında henüz 17 yaşındaydım; cebir hesabım kuvvetlidir; şu an cebren ve hileyle 44 civarında seyrediyorum; mamafih sizin kadar dirayetli ve müstakil bir soğukkanlılık sergileyemediğimin de farkındayım.
Bizim aile de sayenizde çöktü; komünist babam arkadaşlarının gördüğü işkencelere, yaşadığı coğrafyanın güzel insanlarının genç / orta yaşlı demeden itinayla seçilerek imhasına tanık ola ola önce kendini, sonra yuvasını mahvetti; akademik eğitim görmüş bir ressam olmasına rağmen Tünel'de yarısı yanmış, pislik içinde bir binanın karanlık odalarında canını teslim etti. Ben sayenizde Kabataş Erkek Lisesi'ndeki eğitimimi okulun koridorlarında dolaşan askerlerin eşliğinde, arada sırada canı sıkılanların bizleri copla sıra dayağına çektiği bir ilim yuvasında tamamladım; siz işkencelerdekilerle vakit geçirirken bendeniz girdiğim tıp fakültesindeki kadavraların başından mide bulanarak kaçtım; kendimi hep bir işkenceci gibi gördüm orada. Sanki öldürdüğümüz yetmiyormuş gibi içini açarak hâlâ konuşturmaya çalıştığımız bir yurtseveri kesmek, daha da kesmek, mümkünse hücrelerine kadar inerek kesmek eğilimini bünyeme yediremedim. Son kadavram bir çiftçiydi. Onun, tahtaya çivilerle çakılmış o büyük ellerini, hayatı kavramaya, toprağı kucaklamaya hazır ellerini unutamadım; bir ölünün kutsal ellerini öpmek ne demektir, bilir misiniz?! Ne faşizme yenilen babamın ellerini ne sizin ellerinizi öperim; o büyük köylünün elleri sizlerinkinden daha sıcak, daha şefkatli, daha öpülesiydi. Ben o adamın elleri sayesinde hayattayım bugün.

Asmayıp da beslediğiniz biri...
Dedim ya, babam ressamdı, siz de resmi seversiniz; babam hayatı boyunca bir nü yapmadı, yapamadı Kenan Bey; masum bir içgüdüyle sanki çıplaklığı fakirliğe bağladı; fakir olan çıplaktı ve bunu resmetmek adeta alaydı onun gözünde; size nü konusunda ne ilham verdi kestiremiyorum ama, cinsel organlarına tazyikli su fışkırtılan kızların ya da hayalarına elektrik verilen devrimci delikanlıların çağrışım yapma olasılığı yüksek; kim bilir bizzat tetkik ettiğiniz bir seansta "bir gün bu vahşeti tuvallere estetik kaygı güderek nakşetmeliyim" diye düşünenler arasına da karışmış olabilirsiniz. Malum, her yer, her şey karışıktı o vakitler; akıllar da dahil buna. İnsanın tamama gücü yetmiyor işte; asmayıp da beslediğiniz kişilerden biri olarak bunu ifade etmeyi ortamın müsaitliğine bağlıyorum.

Vaktiniz varsa ve gözlerinizin sağlığı yerindeyse Dostoyevski'nin 'Suç ve Ceza'sını okumanızı önereceğim naçizane. O pek nutuk havasında değildir ancak, gizliden gizliye barındırdığı tiratlarla iç hesaplaşmanın hastalıklı yapısını teşhir eder; ah elbette fazla toplumsal sayılmaz belki, kim bilir fazlasıyla bireycidir de, ancak topluma bir noktadan başlamak da lazım. Birey, bunun için iyi seçilmiş bir giriş kapısı. Başka hayatlara saygı duymanın solculukla doğrudan ilgisi olmadığına kanaat getirebilirsiniz; başka hayatlara saygı duymak, bu aralar önemini fark ettiğinizi sandığım özgürlük denen, sizce kızıl bir hevesin tezahürüdür aslında. Yani sizin de anlayacağınız şekilde söylersem bir tarafta kızıl kuvvetleri temsilen Özgürlük vardır, bir tarafta karanlık kuvvetleri temsilen Derin Devlet Politikası. Bir nevi Warcraft; varsa torun torba, bu bilgisayar oyununun brifingini verebilirler size. Güzel oyundur: İnsan ırkıyla yaratıkların mücadelesi. Ama baştan seçmeniz lazım hangi tarafta olduğunuzu. İnanır mısın, bir kaptırıyorsunuz kendinizi; ne şiir kalıyor, ne özlem, ne mücadele, ne memleketi kurtarma arzusu, pata da küte de, kılıç al, kalkan al, geçiyor ömür. İkinci el savaş oyunları, her zaman ucuzdur, herkese tavsiye ederim.
Neyse, konu dağıldı, ee, kolay değil, şizofreniyi bir siper, bir sığınak kabul etmiş, hayatta kalmayı başarabilmiş bir neslin çocuğu olmak, bu acılarla barışık yaşabilmek; bazen benim de dengem kaybolabiliyor. Mazur görmeli.

Ortalara bir yerlere Dallas
Benim babamın bavulu olmadı hiç; çünkü her an yolculuğa çıkabilecek kadar tedirgin değildi; tam tersi, yerleşik bir adamdı o. Davasına, düşüncelerine, sevinçlerine, üzüntülerine körü körüne bağlıydı; evcildi kısaca. Eline tutuşturulmuş bir pusulayla yaşamadı. İnsanların işaret ettiği yerlere gitmedi. Doğduğu ülkede doğduğu kadar temiz öldü. Herkes onun kadar şanslı değil.
Duydum ki, babamın doğduğu ve temiz öldüğü bu ülkeyi şimdi de eyaletlere ayırma, ortalara bir yerlere Dallas yerleştirmeye niyetli taslaklar hazırlanıyormuş; bir oyun daha vardır; Gizli Hedef. Oyunculara başta görevler dağıtılır ve herkes bir dünya haritası üzerinde ordularıyla bu gizli görevlerini sonuçlandırmaya çalışır. O da zevklidir.
Madem oyun oynayacaktık Kenan Bey, madem her şey bu kadar pamuk helvası kıvamındaydı, madem oyunlar masumdu, o çiftçinin ellerine neden çiviler çakıldı, o zamanki yaşıtlarımın boyunlarına ilmik neden geçirildi; neden babalar ölüme, gençler işkenceye gönderildi, neden bir dönemin taze beyinleri coplar eşliğinde eğitildi; zarlar mı hileliydi, krupiyer mi ahlaksızdı, nü'ye malzeme model mi yoktu?!
Sizi bu yaşta daha fazla yormamak lazım; kusura bakmayın, başta da dedim, şu videoya sinirliyim aslında. Mektubuma son verirken, şu öpme / koklama bahsine gelmişken, eylemsiz kalmayı tercih ediyorum. Kısmi "fikir arkadaşı"nız sayılabilecek Yıldırım Gürses'in dediği gibi 'biliyorum, bu son mektup ayıracak bizi' lakin, çıkarayak, bu coğrafyada düşünce özgürlüğünün sizin de canınızı yakmasına ben ve kahvehanedeki arkadaşlarım pek güldük. Artık sayenizde okumuyor, düşünmüyor, statik bünyelerimizi okeyle, kingle, batakla tıka basa dolduruyor, boş vakitlerimizde nü resimlerin önünde 17 yaşlarımızın geç kalmış tatminlerini kolluyoruz.
Shakira nasıl, biz hastasıyız.
Hürmetler.

Küçük İskender

Emek Sineması

emek, dünyadaki en kutsal değerlerden birisidir. emeğin içinde alın teri vardır. maddi manevi harcanan bişeyler vardır. kimi maaşından verir, kimi cep harçlığını ayırır. kimileri ise hiç uyumadan sabahlar bi parkta, bezin üstünde.

emeğe saygı, "teraziye tıklamak"tan çok önce vardı.

13 Eylül 2009 Pazar

#10







senin gibi cimbomluyu unutur mu bu taraftar..!

10 Eylül 2009 Perşembe

Twitter

Twitter'a da çadırı kurmuş bulunuyoruz.

Galatasaray'ın peşinden tribünden, pankart üretiminden, sağdan soldan canlı canlı yayın: http://twitter.com/pesindeyiz

8 Eylül 2009 Salı

7 Eylül 2009 Pazartesi

Ömrüm Parklarda Geçti

...
yaşasın Galatasaray,
yaşasın tribün emekçileri !

28 Ağustos 2009 Cuma

Siktigimin Kupasini Getirin Bize v.2.0



Grup F

Panathinaikos
Galatasaray
Dinamo Bükreş
Sturm Graz

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Bence Artik Herkes Gibisin


gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
oralarda kalbime sevda geçmiyor
ben yordum ruhumu biraz da sen yor
çünkü bence herkes gibisin

yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum senden gizlice
kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin

büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde yok bile sana kinim
bence şimdi sen de herkes gibisin


nazim hikmet ran

25 Ağustos 2009 Salı

0-236..


Bilinmeyen şehirlerin garip alan kodlarının telefonun ekranında belirmesi merak uyandırır insanın içinde.Hayatı bizler gibi 212 ve 216 kodlara sıkışan insanlar bir garip sarmalın içinde yuvarlanır dururuz çokça.Şimdilerde ise 0236 ile başlayan birbirinden farklı telefon numaraları heyecan içinde açılıyor. 5.5 aylık Manisa deplasmanına yolladığımız asker Ramço'muz tesliminden sonra ikinci telefonunu çaktı bu akşam.İç dünyası her ne kadar yıkık bir halde olsada sesi sanki yarın sabah kucaklaşıcaz gibi güzel geliyordu.Selam etti soranlara edenlere.Yemin töreninden sonra yeni birliğinide belirtti ;39. Mekanize Piyade Tümen Komutanlığı Güzelyurt/KIBRIS.

Daha 13 gün geçti gideli ama çok özledik ulan çok..

Tarihte Bugün !



25 August 2000 - Monaco Stade Louis II
Galatasaray : 2 Real Madrid : 1

Harry Harry Kewell

Sen Futbolu burda birakmazsan ben ya gelir seni, ya kendimi, ya da evladimi keserim.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Maçın Ardından..

dün akşam, geride kalan maçlar içinde vasatı aşamadığımız ilk maçtı bana göre. özellikle ilk yarı tribün resmen uyudu. 45-60 arası kendi aramızda "ara gazı" olarak nitelendirdiğimiz bestelerle göbeği biraz hareketlendirmiş olsak bile, son yarım saat sağ ve sol taraf yine susup maçı izlemeyi tercih etti. zaten bu seneki görünüşe bakılırsa ya gol atınca bağıracaklar, ya da futbolcuya bağırıldığında. artık futbolcu ismi bağırılınca herkes katılıyor. elano ismini 4-5 farklı varyeta ile melodilendirdik. futbolcuya bağırılır tabiki ama sadece futbolcuya bağıran kesimin daha geçen sene "lincoln lincoln" diye götlerini yırttıklarını bu kadar çabuk unutmalarına şaşırıyoruz. son dakikalarda bestelerin beşiktaşa "kayması" ise normaldi. gerekli gereksiz onu bilmeyiz ama bununla alakalı olarak sette yaşanan diyalog harikaydı. senin için çağlayanda miting yaparız başkan: "küfür etmeyin ceza alırız" deyince, elinde efesi belinde döneri abimiz: "ben ödiycem cezayı siz bağırın" diye karşılık verdi :) bu arada perşembe günü turnikede yaşanan enteresan olayların aynısı ramazan münasebetiyle yine tekrarlandı. ne olduğunu kimse anlamadan turnikeden uzaklaşıyoruz. maç öncesi sokakta hell'in kurduğu tezgahta hafiften iftar moduna giriyoruz. saat 6 gibi sokakta toplanmaya basliyor ekip. perşembe günü tam kadroyduk, eksikler var bu sefer. liseli vardı ya ah o liseli'nin sınavı varmış. seer ise moskova'ya uçmuş. maçtan sonra ankaraspor maçıyla ilgili planlar yapılmak üzereyken, maçın pazartesi olduğunu öğreniyoruz. sonraki hafta ise milli maç varmış.
herkesin ramazanı mübarek, bizim ramazanımız manisa'da rahat olsun.
-
Galatasaray : 4
Kayserispor : 1

23 Ağustos 2009 Pazar

Bilemem, Aklın Kimde Kalır..




Hiçbir vücut ısısı değiştirmiyorsa mevsim normallerini..
Sevmek de yok artık ! Sevmek yok artık ! Hiç kimseyi !
Sen yaz saati uygulaması, ben kış saati. Ortak bi takvimimiz bile olmadı !
Seni bir saat ileri almışlar, beni bir saat geri. Bu zamanlar yoksa bize düşman mı ?
Bilemem... Aklın kimde kalır ?
Bilemem... Hatrın kimde kalır ?
Bilemem... Kimler sensiz kalır ?
Bilemem... Hangi yol düz gider ? Hangi yol güze gider ?
Bilemem aşklar ne için biter !

21 Ağustos 2009 Cuma

18 Ağustos 2009 Salı

Düğün Dernek Denizli



Geçen senenin içerdeki ilk maçı yine Denizli idi. Tek kombinesiz tribün de bilet fiyatlarına kurban gitmiş, yeni açık boş gözükmüştü. Bu sene de esasında fiyatların yüksek olması, buna mukabil önümüzdeki hafta 2 maç daha olmasına rağmen stad tepeleme doluydu. Elano 30 dakika oynasın da bir göreyim tribi midir bilinmez, öbür olasılığı düşünmek istedim tribüne çıktığımda.

Maç öncesi takımda oluşan genel havayla fındık fıstık havası verilse de, bize ters gelen bir takımdı aslında. İki senedir maçı koparana dek su kaynatmıştık keza. İlk yarısıyla benzer sinyaller verdi yine. İkinci yarının başında tribün iyice maça yüklendi, aşırı yüklenmeden motor soğumaya başlarken gol geldi. Takımı da, tribünü de rahatlattı. Yılların kanayan yarası duran toplardan hemen her maç gol bulmaya başladık. Böyle sıkışan maçlar için iyiye işaret diyoruz.

Kapalı, üstüne koyarak gitmeye devam ediyor. Bir el ayak alışması, ivmelenme olduğu kesin. Şimdiye kadar görülen skor rahatlığı olmadığında ne olacağı meçhul ama esintileri Denizli maçında verildi gibi sanki. Yediğimiz golden sonra kenarlara verilen mesaj gerekli mercilere ulaşmıştır umarım. Bu dürtükler olmaya devam edecek, etmek zorunda zaten. Maça bununla alakalı neredeyse bir düzine pankart hazırlayıp da sokamayan Parçalı'ya da geçmiş olsun diyelim bu konuya girmişken. Ayrıca neredeyse 4-5 yıldır düşük ritmde, kimilerine göre sıkıcı bulunan bir tonda söylenen basit saldır galatasaray nağmesi; üzerinde oynanıp efekt katılınca maç kazandıran tezahürat haline geldi.

maçtan önce düğün,
maça daha çok var,
t'nin altı bomboş,
aferin çocuklar..

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Biz de Böyle Seviyoruz

2001 de psv'yi 2-0 (sergenle arif atmıştı) yendiğimiz maçta sima olarak önceden tanıdığım bi abiyle tanıştım. maç boyunca sürekli bağırıyordu. zaten o akşam tribün çok iyiydi ama onun diğerlerinden farkı üstünde bildiğin damatlık vardı, yanında da takım elbiseli arkadaşları. maç sonu biraz yaklaştım yanlarına muhabbeti dinlemek için. "ulan öyle bişey olsa imzayı atar maça giderim ben" diye düşündüğüm şeyi mi yapmıştı acaba. arkadaşları maçtan sonra "en güzel düğün hediyesini aldın hadi bakalım" dediklerinde anladım. gittim yanına düğünden mi geliyorsun dedim. "biz de böyle seviyoruz napalım" dedi. arada sırada ufaklığı getiriyor şimdi maçlara. o da böyle sevsin diye..

bugün maçtan önce düğündeyiz takım halinde. eski UNI ürün sorumlusu tolga kardeşimiz, bu akşam daha büyük bir sorumluluğa imza atmaya hazırlanıyor. peşindeyiz ekibi olarak mutluluklar diliyoruz..

önce düğün, sonra maç !
-
Galatasaray - Denizlispor
15/08 Cumartesi 21:45
Ali Sami Yen

11 Ağustos 2009 Salı

Gidiyorsam Bir Sebebi Var

Çağın teknolojisi internet,bütün eski gelenekleri yerle bir ettiği gibi, askere gidiş seramonisinin de içine etti. Teslim yerimiz askerlik şubelerinden alınan sülüs (bu kelimenin gerçeğini bi türlü öğrenemedim) belgelerinde yazar benim bildiğim... ama gece 00.00 itibariyle binlerce yeşil giyme meraklısı türk genci, aynı internet adresine tıklayınca 1 saat gecikmeli öğrenebildik mikrofonları hangi şehire cevireceğimizi.. aslında "karmakarışık" etiketli yazıları yazmakta bir hayli başarılı oldugumu düşünsem de, çok fazla ajite etmemeye calışıcam olayı. Esenler'den sallanan ellere bakarken, daha doğrusu bakamazken farkettim ki, biz ipin ucunu kaçıracak derecede bağlanmışız artık... klavyeye titreyerek çok basmadı bu parmaklar. o yüzden kısa kesmekte fayda var;
-
saat 23.00 - AŞTİ / saat 08.00 - 1'İNCİ P. EĞT. TUG. K.LIĞI MANİSA

mikrofonlarımız manisa atatürk stadyumunda..
hakkınızı helal edin...

9 Ağustos 2009 Pazar

Asker Mektubu

Ramço be, askere giderken arkanda bıraktığın şeyi sana Chuck Palahniuk Abi anlatsın. Belki bir işe yarar:

"...koca bi jenerasyon benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor; beyaz yakalı köleler. Reklamlar bizi arabaların, kıyafetlerin peşine sürüklüyor, bir bokumuza yaramayacak şeyleri alabilmek için nefret ettiğimiz işlerde çalışıyoruz. Biz tarihin ortanca çocuklarıyız. Ne amacımız ne yerimiz var. Büyük savaşımız olmadı. Büyük buhranımız da. Bizim savaşımız ruhani bir savaş. Büyük Buhranımız da hayatlarımızın ta kendisi. Televizyon karşısında bir gün milyoner, film tanrısı, rock yıldzı olacağız diye büyüdük. Ama olamayacağız. Buu gerçeği yavaş yavaş öğreniyoruz. Ve bu yüzden kafamızın tası son derece atık..."

komutana benden selam.

... an enrtire generation punpimg gas, waiting tables; slaves with white collars. Advertising has us chasing cars and clothes, working jobs we hate so we can buy shit we don't need. We're the middle children of history, man. No purpose od place. We have no Great War. No Great Depression. Our great war is a spiritual war. Our Great Depression is our lives. We've all been raised on television to believe that one day we'd all be millionaires, and movie god, and rock stars. But we won't. And we're slowly learning that fact. And we are very, very pissed off.

7 Ağustos 2009 Cuma

Geceden Karanlık Esenler


Esenler Otogarı; saat 02:15,

bizim en nefret ettiğimiz yerlerdir otogarlar ve tren istasyonları. giden sevgiliye el sallarız hep peronlardan birinde. bu sefer kardeşimize el salladık gözümüze gözümüze gelen yaşlara inat. maçta vedalaşalım diye geldi ankaradan. maç bittikten sonra mecidiyeköyde in cin top oynarken oturup içtik sokağın ortasında uzun zamandır yapmadığımız muhabbeti yaptık. maçta her golde onun ismini bağırdık asker diye. giden her sevgili defalarca söylenirken eski açıkta ve kapalıda, bi garip olduk yine hep beraber. maçın sonlarına doğru kıvırcık saçlarına diye girilen bestede ise göz göze geldik hepimiz. bizim ekipten biri, teknik direktör transferinden hemen sonra yazdığı yazıdaki sözler birden beste olup çıktı karşımıza.. öncesinde kapalıya pencere açtık beraber. sokakta waterman'la karşılaştık kapalıya yürürken. bizim askeri görünce "nereye" diye sordu. bizimki "kapalıya" deyince, "siktirin gidin hehehe" dedi bize. halbuki o uyurken bizim esenler'de olacağımızdan habersizdi :)

gittiğin yerde biz hep oluruz kanka. senden önce gidenlere, "güzel bişeyse söyleyin bende gelicem" diyordun. şimdi sıra geldi sana. bu sefer biz sana diyoruz, "iyi bişeyse çağır bizde gelelim".

geceden mülteci kederin,
seni asla terketmez kardeşlerin.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

SarıKırmızı..


geçmişle demlendim bu gece;o ufaklık hani daha ufacık dedikleri yaşlarda hani bisürü rengin içinden işte benimkisi bu diyip ileride seni bisürü telaşlara itecek kararı verdiğin..kimisinin hobi diye tuttuğu kimisinin alıp üstüne elbise diye giydiği kimisininse onu en derinlerine sığdırıp hayat dediği renkler.kimi babadan anadan kimisi eşten dosttan etkilenmişti herkes gibi ama fark; kaçı onu bi etten kemiktenmiş gibi görüp gönül vermişti.sonraları ona sevgili denmişti odaların duvarlarını süslemişti fazla değil bu sadece iki renkti bazılarına göre ama sadıktı,gerçekti.sana ilk gelişlermizi anlatmak hiç bitmezdi sonraları keşke devamlı demek için can atar hale gelmişti.büyüdükçe herşey kadere göre şekillenmişti yakınlaşmalar gibi uzaklaşmalarda gerçekleşmişti.aramıza kimler girmişti ama sadece öyle zannedilmişti çünkü asıl olan çok daha barizdi.onlar hep gelip gitti en fazla hancı yolcu hesabı delip geçti onlarıda sarmak dostlarla bizim görevmizdi.şimdi bakıyorum bu yaştan o sarı kırmızı formalı ufaklığa o kadar kalabalıktan sevgisini bu kadar taze tutan sadece GALATASARAY idi..

2 Ağustos 2009 Pazar

Eski Kozlu..

yıldönümlerine inat yanındaydık bugün..

"hepiniz Metin gibi oynayın.."