8 Kasım 2008 Cumartesi

Geliyoruz....





Sarayın beyefendileri Papazın Çayırında!

7 Kasım 2008 Cuma

bitti..


-bazen-
"baslayan neydi ki" sorusuna gebe,
-bazen de-
hic beklenmedik anda indirilen "oldurucu" darbe.
soylemek cok kolay olmasa gerek
hele yazabilmek...
ama duymak hepsinden beter
-hele okumak-
ölümden bile...

anlamını tüm ağırlığıyla taşıyan bir kelimedir bitti... senden nefret ediyorum

hani şu kavgalara serpiştirilen "senden nefret ediyorum"la başlayıp "seni bir daha görmek istemiyorum"la biten yüzlerce cümlenin hepsinin bir geri dönüşü olabilecektir, zaten o yüzden uzun uzun kuruluyordur cümleler; hep "derdini anlatabilme" durumu vardır içten içe...

ancak ne zaman ki biter gerçekten, yani kelimenin tam anlamıyla biter, o zaman hiç medet umulmaz uzun cümlelerden, gerek duyulmaz birşeyleri kurtarma çabasına... ve bütün yük bir tek kelimeye yüklenir:

"bitti"...
o kadar...
artık daha fazlasının önemi yok...

5 Kasım 2008 Çarşamba

Gitme Vakti..


Çekip gitme psikolojisinin yerleştiği anlarda seni tutacak birşey bulamazsın malum zamanlarda.İçtiğin rakıdan aldığın tat anlık olur çokça.Sana keyif verdiği zamanlardan sonra kedere boğuluşlarını görürsün içtiğin her kadehte.Olanca kalabalığın içinde yapayanlız güzel düşler kurarsın.Kimse seni anlamaz,hayatın keşmekeşinde kaybolursun.Gördüğün,yüzyüze geldiğin her anda içindeki o masum sevinç kahreder aslında seni.Bir gülüşüne,bir sözüne dünyayı yakacağına inandığın kişi çok uzaklardadır aslında.Başka sevdalar peşindedir.Böyle ayrılık olmaz'ı dinlerken playlistten acı duyarsın olmayan beraberliğine.Acıdan zevk alan bunyene bır gunun daha ızdırabını eklemişindir.Koşmak istersin koşamazsın,gitmek istesen bile acılarının ardından geleceğini bilirsin.Çok mu zordur haykırmak?Koca bir sezon deliler gibi gırtlagını yırtarken,an gelir anlamsızca susarsın.Seni anlamayan,anlamayacak olana isyanın vardır aslında.Söyle,kus içindekileri.Ama nerde..İçindeki hiçbirşeyin değişmeyeceği hissi öldürür seni.Kaybolup giden yıllardır hayatının resmi.Çatlak sesli bir dostunun rakına eşlik ederken dudaklarından dökülen bir cümleyle kaybolursun.' Biz çok sevdik be abi!'...

Hatalarımız çokçadır belki.Ama uğruna hayatımızı koymak istediklerimiz için silinir gider hepsi bir kalemde.Herkesin vazgeçirmeye uğraştığı sevda yolunda katettiklerin senin doğrularındır.İnandıklarının yanlış olduğu gün şehirden sessizce gidişin kaçınılmazdır.Ve bugün kaçınılmaza doğru sürüklenişinin başlangıç günüdür...

Ayrılıkların,terkedişlerin,gitmelerin dahil olduğu sevdalara isyanla..
ultras!

2 Kasım 2008 Pazar

Tembel bir Pazar Günü Yazısı




Garip olaylar, kişiler ve mekanlar şeridi halinde geçen haftasonu trafiğinde pazar günü erken kalkmış bulunmaktayız.. Akıllarda maç var ancak sosyal hayat ve kapital sistem gerekliliklerinden bu haftayı simulate tadında geçirmek zorundayız... Uzun zaman sonra Pazar günümüzü maç varken maç almayınca akıl eski günleri yad eder oldu.

pazar günleri çocukluk ve okulla ilintili olarak insanı boğan bir iç sıkıntısının diğer adıydı. annemin okul kıyafetlerimizi ütülediğini bu yüzden bütün evin ütü koktuğunu, uyumaya çalıştığım halde bir türlü uyuyamadığımı, uyuyamadıkça daha da çok endişelenip kendimi yiyip bitirdiğimi, diğer odadan gelen 32.gün tarzı trt1 günlerine ait program seslerinin sıkıntıma tuz biber ektiğini hatırlarım.

pazar günü idam olmayı beklemek gibidir, ertesi gün okul/iş vardır, sistemin bütün dişlileri seni içine alıp öğütmek için bekler ertesi günü, pazar senin son isteğindir, idama giderken yürüdüğün son koridordur. işte bu sebeple hem hemen bitsin istersin beklemenin bunaltısı bitsin diye, hem de hiç bitmesin istersin sanki kaçış var gibi; sonuçsa tabi ki insanın boğazına sarılıp onu bırakmayan sıkıntıdır, geçen her dakikayı zehir eden endişedir.

Tezer Özlü de pazar günlerini sevmez, onun varoluşsal derdinin bir parametresidir belki pazar öğledensonralarında vücut bulmuş küçük burjuva hayatı. şöyle der tezer özlü pazar için:

"pazar günleri... şimdilerde...Tezer Özlü de sokak aralarından geçerken... gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlaşmışsa... odaların içine asılmış çamaşır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayımlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep."

bir pazar günüydü beni sana bağlayan
bir şizofreni kokusunu düşünmeye çalışıp da yalnızca yağacak yağmurun kokusunu duyumsamak...