25 Kasım 2007 Pazar

Neyleyim Cebimde Olmayan Parayı...


Parasızlık dedi ki:

"En yıkıcı olan benim, kapana sıkışmış fındık sıçanına çeviririm insanı. lokanta vitrinleri, giysi dükkanları,elektronik aygıt satıcıları, araba galerileri, gezi acentaları, mobilyacılar, lüks oteller, villalar, bakımlı bahçeler, gece kulüpleri, büyük mağazalar, balıkçı tablaları, renk renk meyvalarla donatılmış manavlar, içki dolu raflarıyla tütünlük pastırmaların, füme dillerin, açık pembe lakerdaların, yumuşak jambonların kesilip kıyıldığı tezgahlar, hem sürekli gözlerinin önünde, hem de sürekli kese menzilinin dışındadır.

Stad kapılarında rezil olur, deplase yolunda içtiğin süzme mercimeği terkedemez, ayak üstü rastlayıverdiğin eski bir dostunu hiçbir yere davet edemez, kendine yeni bir gömlek alamaz, veresiye hesaplarını bir türlü kapatamaz, ev kirasının karabasınından ne ay sonlarında, ne de ay başlarında yüreğini kurtaramaz, sevdiğinle boğaz kıyısında başbaşa bir bira içmeye bile gidemezsin.

En yıkıcı olan benim, insanların çoğu benim ateşli çemberlerimin içinde doğar ve yana kavrula, ateşli çemberlerimin içinde kaybolurlar.

Hiçbir şey benim kadar kahredici değildir."

13 Kasım 2007 Salı

Daha Çok Gençken..

Hayatımızı ömrümüzü yedi bitirdi şu sınavlar. yıllardır okuyoruz ama hala bir bok olamadık. acaba hiç mi bulaşmasaydık şu üniversite işlerine. vize dönemine gelmiş bulunuyoruz. bütün öğrenci arkadaşlara şimdiden kolay gelsin. kopyalar hazırlansın, sınav saatine göre saatler kurulsun. sınıfın en çalışkan kızlarından notları toplayalım, sınavda arkalarına oturalım. günübirlik değil sınavdan bir gece önce çalışılmaya başlayalım kopya çekerken asistanlarla göz göze gelmekten kaçınalım diyoruz.

Hayat bir sınav
Tek galibi GALATASARAY

4 Kasım 2007 Pazar

#67

Çok değil, 2 ay kadar önce ligin ilk haftaları filandı sanırsam. florya'da bir paf maçı öncesi pankarta ip almak için market önünde durmuştuk. aslında seni gördüm marketin içinde, maje'ye dur ip alalım şu marketten dedim. markete girer girmez yanına gelip abi napıyosun ya dediğimde hiçbişey yapmıyorum, teklifleri değerlendiremedik demiştin. bursayı sorduğumda, onlar dönek çıktı demiştin. geçen sene dolmabahçe deplasmanı öncesi floryada tatlı servisi yapılırken size, ben yine direk senin yanına gelmiştim başka hiçbirine bakmadan. bizim formayı çok yakıştırıyordum sana, hepsinden önce büyük saygım vardı o sessiz sakin duruşuna. bu akşam antep maçını izlerken seni gördüğümde içim bir garip oldu. başarılar ergün penbe. ben senden öğrendim hayata ortalar yapmayı.

" Futbola Kilimlispor'da başladı. 1992-1994 yılları arasında Gençlerbirliğinde oynayan Ergün Penbe 1994'te Galatasaray'a transfer olmuştur. Sol bek mevki ve orta sahanın, solunda görev yapan oyuncu ince fiziği ve yüksek tekniği ile Galatasaray'da uzun yıllar görev yapmıştır. Lakabı Kemik'tir.
2000 yılındaki UEFA Kupası finalinde Arsenal'e karşı kullandığı ve gole çevirdiği penaltı takımının kupayı kazanmasında önemli bir rol oynamıştır. Soğukkanlılığı ve efendiliği ile futbol dünyasında ender futbolculardan biridir. Kariyerinde sadece 1 kez kırmızı kart görmüştür; o da 1996 yılında Trabzonspor maçında 2 sarı karttan dolayı verilmiştir. En son Galatasaray'dan bedelsiz olarak sözleşmesi bittiği ve yenilenmediği için ayrılmıştır. Kimseye dargın olmadığını söylese de yıllardır hizmet ettiği kulübünden böylesine ayrılmak Ergün'ü üzmüştür. Ergün Penbe Gaziantepspor'da futbol hayatına devam etmektedir.. "

3 Kasım 2007 Cumartesi

Okyanus aşırı...


L- Futbol abi futbol
A- Futbol?
L- Evet futbol.
A- Soccer o!
L- Hee dogru ya sakır sakır. Ama ayaklarla oynaniyor, hani ayak-foot... Ingilizler futbol diyor hem, hani su ingilizceye adini verenler...
A- Biz cins ulkeyiz, herseyimiz farkli...

Futbol'a soccer denen ulkede, devamli futbol diyerek yanilgiya dusmek...
Yerel ligleri izlerken kadin-erkek karisik takimlari gormek...
Bir Cinli'nin, Taylandli'nin, Meksikali'nin, Arjantinli'nin seni bilmesi...

1 Kasım 2007 Perşembe

kasım....kasvetli ayrılıkların saklandığı ıssız mahzen

"her gun bir umutla aciyorum perdemi ve ayni umutla bunun olmasini bekliyorum. kuslar icin uzulsem de, bencilligim kendini gosteriyor. kari bekliyorum.."

bakarsin postalar yolda kalir kimse kimseden haber alamaz. guvercinler ac kalir. acliktan belki olurler. postacilar erkenden cikmaz evlerinden. bir iki gun evde karilariyla varsa ikide cocuguyla gecirirler kasimi. kasim olmek icin kotu mevsimdir. cenazene bile usenir insan evladi, gelmez. karin yarim karisi bile usutur. imam hizli kilar cenaze namazini. cemaat birbirine surtunur, seni yollarken bile bir acelelik sezilir. kar topragi beklemez gomduklerinde bedeni. senden once doldurur cukuru. topragi ite ite.. zaten usumus cesedi iyiden iyiye usutur. belkide cehennem atesini almaya calisir daha sen bitmeden. veya bu dunyaya lanet etmen icin bir vesile olur belkide gitmeden cennete..



oyle veya boyle kasim hasimdir senin icin. bir dert arkadasi bir dus ortagi..

gece nöbeti

daha az seviyorum seni..
giderek daha az..
unutur gibi seviyorum..
azala azala..
aramızdaki uzaklığın karanlığında..

geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
daha az seviyorum seni..
kendini iyileştiren bir yara gibi..
daha az..
ve zamanla..

sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini..
uzak dağ kışlalarında..
görmüyoruz birbirimizi..
usul usul sis iniyor..
kopmuş yollara..
işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..
bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..
sevgilim sevgilim
yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..

artık daha az seviyorum seni..
unutur gibi..ölür gibi daha az..
yeniden ödetiyorum kendime
onca aşkın öğretemediğini..
kolay değildi..
yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben..
kaç acı birden imtihan etti beni..
bir tek gece vardır insanın hayatında..
ömür boyu sürer nöbeti..
bu da öyleydi..
iyi ol..
sağ ol..
uzak ol..
ama bir daha görme beni..