31 Mart 2009 Salı

Hepi Börtdey be Miguel!


Sitenin ilk postlarından birinin sebebiydi juan.. içimizden biri ailemizin ferdi... bizim topraklara geldiğinin ikinci günü doğumgünü olan bir nisan'da ankaragücü deplasmanı için yollardaydı... Çağırılmadığı deplasmanlarda tayfaya trip atar, olaylı 33.haftada koltukla kamil kovalar, gündüz gece içer,...... ah be miguel içimiz yanıyor senle ilgili anıları düşündükçe... sen gittikten sonra sanki daha bi gri oldu buralar... Ortak bir dil olmamasına rağmen çoğundan yakın hissettik kendimize... Biliyoruz seninde gönlün buralarda.. bir tarafı sarı kırmızı atmakta

Good today, bad today bu taraftar hep with you be miguel.... iyi ki doğmuşsun kardeşim...

30 Mart 2009 Pazartesi

Bir Bestenin Anatomisi

Paf takımı maçlarına gidip gelmenin revaçta olduğu dönemler, geçen yıl. Pankartın tesis tellerinde bizden daha dikkatli takip ettiği maçlardan biri, rakip o sene as takımı küme düşen Rizespor. Sahadakilerin ebeveynleri gibi bildik tribün görüntüsü dışında farklı bir surat olarak Sinan Özen mevcut. Bu detayların bir anlamı olmalı derken, ilk olarak şahsın kapına kırmızı bir gül bıraktım nağmeli şarkısı akıllara geliyor ve bir kıtası aynen alınmak üzere, ikincisi uyduruluyordu. Yine tutmamıştı sevgili ellerimizden ve evet yine koşup gelmiştik cimboma. Sinan Özen'in aslında Rizeli bir Fenerbahçeli olduğunu ise çok sonraları öğrenecektik..

Seçimler ve same shit different color meselesi


''Yönetilmek, ne hakkı ne kerameti ne de iffeti olan yaratıklar tarafından izlenmek, soruşturulmak, gözetlenmek, yönlendirilmek, yasalara uydurulmak, düzene sokulmak, kapatılmak, telkinlerce ve vaazlara maruz kalmak, denetlenmek, yorumlanmak, değerlendirilmek, sansüre uğratılmak ve komuta edilmektir. yönetilmek, kişinin her hareketinde, her eyleminde ve yaptığı her işlemde,mimlenmesi, kaydedilmesi, nüfus sayımına tabi tutulması, vergilendirilmesi, damgalanması, fiyatlarındırılması, değerlendirilmesi, patentinin alınması, yetkilendirilmesi, musaadeye tabi kılınmasi, tavsiye edilmesi, ihtar edilmesi, men edilmesi, doğru yola sokulması ve düzeltilmesi anlamına gelir. hükümet, haraca bağlamak, terbiye etmek, fidye ödemeye mecbur bırakılmak, sömürülmek, tekelleştirilmek, gasp edilmek, baskı altına alınmak, gizemlileştirilmek, soyulmak anlamına gelir; bütün bunlar kamu yararı ve halkın çıkarları için yapılır. daha sonra, ilk direniş belirtisi ya da şikayet sözcüğünde, kişi baskı altına alınır, takip edilir, apar topar alınıp götürülür, dövülür,boğularak idam edilir, hapse atılır, vurulur, makineli tüfekle taranır, yargılanır, hüküm giyer, sürgüne gönderilir, kurban edilir, satılır,ihanete uğratılır ve üstüne üstlük bir de küçük düşürülür, alay edilir, kızdırılır ve onuru kırılır. hükümet işte budur; onun adeleti de ahlakı da budur!"

Pierre-Joseph Proudhon

29 Mart 2009 Pazar

Sürgün Gibi Masallarda

iki ay önce patronla konusup mart sonunda çıkarım işten demiştim. bu sabah son kez gittim ofise. hiç iş yoktu. patronla yapılan konuşmanın ardından diğer ofis elemanlarıyla da vedalaşarak işten ayrıldım. güzel günlerim oldu. genel olarak eğlenceliydi. ev gibi kullanabildiğimiz bi ofisti sonuçta. işten ayrılmasaydım belki ilerleyen zamanlarda pankart bile boyardık arka taraftaki otoparkta :) iyi kötü iki yılım geçti bu ofiste. ayrılırken güzel sözler duymak hoşuma gitti. zaten ayrılıklar böyle olmalı. yeni bir ofiste, yeni hasar dosyalarıyla tekrar görüşmek üzere güle güle efendim.
-
rektörlüğe yenik düştüğünde başladığın kente geri dönersin demiştim ya, bu hafta bitmeyen okulun son dönem vizeleri var. finaller için avantajlı notlarla eve dönmeyi planlıyoruz. soğuk hava şartları ve sakatlıklar bizi ilgilendirmiyor. ayrıca bu gidişin tek güzel yanı, ilk haftanın son iş gününde yine bi çalgılı meyhane planının olması, ilgililere duyurulur :)
-
sürgündeki 'curva' misali,
sonsuz son trakya.

28 Mart 2009 Cumartesi

helikopter enkazı bulan köylü

Helikopter haberleriyle yatıp kalktığımız bu dönem, herkes bir şeyler karalıyor da benim aklım enkazı bulan 17 köylüye takıldı. Gömleğin üzerine palto bodoslama kara, tipiye dalan köylüler... Bu köylüler ne Muhsin Yazıcıoğlu'nu tanır, ne fikir ve zikrini bilir, ne de günahlarını tartar o an. Bu adamlar insandır çünkü. Yazıcıoğlu onun için devlettir, büyük adamdır, okumuş adamdır. Bu insanlar televizyonda gördükleri insanlar için çıktılar yola ve içlerinden biri şu an hastahanede.

Bu yazılanlar damardan ajitasyon gibi gelebilir bazılarına ancak bu insanlar helikopterde Eda Taşpınar da olsa, Deniz Seki de olsa gene düşeceklerdi yollara. Biz ise okumuşuz ya, şehirliyiz ya, yüksek hayat standartımız var ya; götümüz o kadar kalkık ki bu insanların isimlerini bile bilmiyoruz. Hiçbir gazetede isimleri resimleri yok. O enkazı ünlü biri bulsa 12 şehirde 25 caddeye ismi verilirdi. Bir sivil savunma ekibi bulsa plaket manyağı olurlardı ama köylü buldu. Köylü ama insan. Üzerine iki battaniye daha alıp yattığı yerden haberleri de izleyebilirdi bu insanlar. Anlıyor musun?