26 Haziran 2008 Perşembe

alt benliğimle intihar denemeleri....


bazı aşklar bitmesi için yaşanır
bazı doğum günleri kötü geçer
bazı romeolar julietleri iplemez
sonu dağlarda biten karanlık yolları sevdim

Bir gün bir bahçem olacak ve zeytin ağaçları yetiştireceğim. Anason , afyon ve zeytin ağacı. Bir gün bir bahçem olacak ve kurtulacağım tüm lanet arka bahçelerden. İnsan olacağım. Sevgili, koca ya da metres olmayı bırakıp; bırakıp araba yıkamayı, bulaşıkçılığı, dost olmayı, insan olacağım. Kimseye yer ayırmıyorum bahçemde, yalnız ve mutsuz olacağım. Gittiğim güne dek hayatın beyin damarlarındaki bir hava kabarcığı olacağım. Bir gün patlayacağım ve her şey sona erecek. Ne güzel, değil mi? Hala hayal kurabiliyor olmak, bekar olmak, her gün kansere, aids’e ve tüm illetlere biraz daha yakın olmak ne güzel. İstersen cevap da verebilirsin, ya da en iyisi sus biraz. Çünkü hep ben konuşmalıyım ki gerçek gibi dursun tüm bunlar. Sahi, bunca ifrit gerçek olabilir mi?

Gerçek olamayacak ne var ya da? Sence, bence ve bencilce. Gerçek olamayacak tek bir an, tek bir figüran girmişse hayatına, gerçeklik seni ne kadar yalanlar. Umurumda değil ne kendi söylediklerim ne de senin bana söylemek istediklerin.Hayatımıza onca zilli girmişti ve birkaç hanım hanımcık yosma. Ki biliyorsun ben hepsinde bir şeyler unuttum ayrılırken. Şimdi düşünüyorum da ne gerek vardı. Ne menem bir haykırıştı o her ayrılık. Hayır, kadınları küçümsemiyorum; onlar zaten küçükler. Küçücük dünyaları hep dar geldi bana. Bense hep kendimi okşadım üşüdüğüm her yanlış durakta.

Büyük serseri büyük vurgunlar yiyendir ve tüm vurgunlardan biraz yitik çıkandır mı demiştin; yoksa ‘ siktir et bunları’ mı?

Eski günlerdeki kadar karanlık olabilseydim umursardım bana vereceğin cevabı; şimdilerde hiç olmadığım kadar net’im, her şey o kadar belirgin ki kimsenin düşünceleri, düşüşleri beni ilgilendirmiyor.

Neyse, bizi nasıl olsa anlamayacaklar dostum. Ardımda hamile bir sevgilim olsaydı yinede düşerdim yola ama kafamda bunca acı varken kıpırdayamıyorum bile. Ardımda mutlu bir an bıraksaydım yinede düşerdim yola ama içimde bunca kirli yalnızlık varken kıpırdayamıyorum bile. Ardımda bir ceset bırakabilecek olsaydım yinede düşerdim yola ama kendi cesedimi sırtımda taşıyorken kıpırdayamıyorum bile. Bir bira daha söyle de susalım biraz, ki azıcık da gece konuşsun.

Lanet olsun mu derdin en çok yoksa Allah belanı versin mi? Sanırım ben bu iki kelimeyi de bakire bir kızın dokunulmazlığı olarak görüyorum ve sen böylesine küfürbaz olabildiğin için imreniyorum sana. Bu kadarı yetebilirdi belki ama ben ağlamak istiyorum yinede. Eski, küflü bir arabanın arka koltuğunda göz yaşlarım ve kusmuğumdan oluşan bir gölün içinde ölü bulunmak istiyorum...
ama yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardım edilemez.. bir stil meselesi. ya ağzına soktuğun bir 38'lik ya da ölene kadar kendini oksijenle zehirlemek. seçersin ölümünü! çocuk oyuncağı kalır kendini asmalar, over dose'lar, yirmi üç yıllık intiharın yanında.

iki çeşit insan yaşayarak intihar eder.

1) kendi zayıflığı altında ezilecek kadar zayıflar,
2) dünyayı ezip de vazgeçmiş teklifsizler.

geri kalan kalabalığı "siz" ve "onlar" birleşerek oluşturuyor. tüm bir çürüyüşün en can sıkıcı motiflerisiniz; olabilir bu. inkar etmesi güç. siz kalabalık oluşturucular, her bir eylemi kendi üzerinizde deniyor ve enteresan olmaları için çıldırdığınız komik sonuçlar çıkarıyorsunuz. yeri geldiğinde yüksek özgüvenlerinizle ağaçları yerinden söküyor, yeri geldiğinde derin sessizliklere yelken açıyorsunuz. yeri geliyor pek bir paylaşımcısınız, iyi insan'ı oynuyorsunuz, yeri geliyor kötülüğün çekiciliğine güzellemeler düzüyorsunuz.

seviyorum sizi. acıyorum da. öpüyorum. öperim.


K.G

Hiç yorum yok: