14 Temmuz 2008 Pazartesi

Gel gidelim güneylere..


Hikaye böyle başladı aslında. Zorlanan her iş kapısının birer birer yüze çarpmasıyla rüzgar nerden eserse diyip oraya yol aldık. Dudaklardan hiç düşmeyen bir iki dize vardı zaten hep ' gel gidelim güneylere,yenilenip dinlenmeye..' mazhar abinin de desteğini alınca vurduk kendimizi yola. Mininum iş, maksimum tatil anlayışıyla açtık sezonu. İstediğimiz gibi de gidiyor şu aralar bakalım ne kadar dayanabilcez..

Manzara fena buralarda. Nerde rakıya otursam, günbatımına hangi şarapla eşlik etsem telaşı var çokça. Meğer ne kadar hasretmişiz ulan rutin hayata, dinginliğe..

Üç dört gece önce fatih erkoç söylüyordu marinada ' ellerim bomboş' diye. Bir anda geçen sezona döndüm. Bir inönü deplasmanı sonrası çıkarken gümüşsuyundan dilimde bu şarkı vardı. İnişi keyifli, çıkışı hüzünle doluydu. Eşlik de ettim olanca nefesimle tebessüm ettim sonra kendi kendime kaçamıyorsun işte, kabul et dedim..

Yaşanamayanlar, acılar, terk edilişler o kadar fazla ki her şeyden nem kapıyor bünye. Bazen bir şarkı sözü, bazen usulca ufukta süzülen günbatımı eskiye döndürüyor hep insanı. Hüzün dalgasından buralardada kurtulamayan bedenler kendine gelemeden yeni sezonu kucaklayacak anlaşılan..

İki yıl önce yalıkavak yolundaki tabelalarda gördüğüm yazılar kaybolmuş. Gelir gelmez gözlerim yolda ilk onları aradı. İlk gördüğümde ne güzel bi tebessüm bırakmıştı halbuki yüzümde. Hayatımızdan silinen çoklar gibi zamana dayanamamış onlar da..

Buralardan bildirilecekler şimdilik bu kadar. Güneyden raporlar kısa aralıklarla devam edecek..

Hiç yorum yok: