13 Ocak 2010 Çarşamba

Gitmek..


Lise yıllarımın en heyecanlı fiiliydi aslında bu.Gitmek,gidebilmek bütün esaretlerinden sıyrılıp kendi yoluna bakabilmek..Kelime anlamının içinde yeni bir dünya kurmak,bütün sıradanlıklardan sıyrılmak,dayatmalara koskocaman bir nah çekmek kadar çok anlam içeriyordu.Ergenlik dönemimin mottosu haline gelen bu altı harflik sözcük üniversiteyi kazanma yoluyla anlamını bulmuştu.Evet sürekli sayıkladığım,olabildiğince uzaklara yol alma isteğim gerçekleşmişti.Kısacası gençliğimin geçiş döneminin zaferiydi bu..

Yirmili yaşların başında o ergenlik dönemine ait fiili gerçekleştirmenin,her şeyden uzaklaşmanın keyfi hakimdi.Bu keyif bir süre de sürdü.Sonra yıllar hızla geçmeye başladı.Gitmenin yolunun üniversite hayatından geçtiğine inanırken mezuniyetin o garip telaşının içinde gittiğim yerlerden dönüşe doğru geri sayıma geçmiştim.Arkaya doğru dönüp baktığımda sayıkladığım o gidiş tatmin etmemişti beni.Evet gitmiştim ve bir çok şey de değişmişti hayatımda ama yeterli değildi bu.O gençlik dönemlerinin heyecan veren gitme isteği bu olmamalıydı..

Bu gece eski bir dostumla küçük bir şehrin küçük bir meyhanesinde rakımızı yudumlarken hala gitmekten bahsettiğimizi fark ettim.Yıllar geçmiş biz gitmeyi hala becerememiştik demek ki.Gitmek sadece bir yerden başka bir yere gitmek değildi aslında.Giderken ardında hiç bir şey bırakmamak,geriye doğru meraklarını öldürmek,bir gün geri döneceğini hesap etmeden gitmekmiş.Başka duygularla,başka hayatlarla bundan öncekilere benzemeyen bir gidiş için konuştuk durduk.Konuşurken de gittik aslında her şeyi bırakarak hemde çok uzaklara..

Kalabilmek için buralarda neden de aradık.Aile dedik tebessüm ettik.Hayat dedik anlamını bulamadık.Sevgili dedik, eğer ellerimizden hala tutuyor olsaydı burada herhangi bir gidişi konuşuyor olmazdık deyip kadehimizi yudumladık sessizce..En sonunda yine gitmek lazım dedik gitmek..Hemde her şeyi öylece bırakarak,sessizce,sorgulamadan gitmek..

Hiç yorum yok: