14 Haziran 2008 Cumartesi
Hoşgeldin Aceto.....
"forma numaları 1’den 11’e kadardı. sağ açık 7; oyun kurucu 10 numaraydı, bilirdik. 1’den 99’a oldu kafamız karıştı. 4-4-2, 4-3-3 ezberdi; 3-5-2 ile tanıştık sonraları. liberolar vardı bir zamanlar, 10 numaralar, kanatlarda defansına yardım etmek zorunda olmayan pırpır açıklar. iki tireyle ayrılan oyun dizilişlerine şimdi 4 tire yetmez oldu: 4-1-1-3-1; 3-1-3-1-2, 4-2-3-1. 2-6-7-8; 4-4-3-3-5. cozuttuk. ön libero yoktu, forvet arkası bildiğin 10 numaraydı. sağ, sol bekin orta yapma kabiliyeti kimin umurundaydı? top meşin yuvarlaktı. yağmur yağdığında kitapta yazandan ağır olurdu. siyah-beyazdı bizde de, arjantin’de de. sonra renk renk ve plastik... mühendis eli değdi, dikişsiz toplar, aerodinamik derken; olan kalecilere oldu. kimi marka toplar hep 90’a takılır oldu.
kramponlarda dinyakos, baba hatıratıydı. adidas’ın alameti farikası üç bant; siyah beyaz kramponlar. onlar da renk renk oldu. şortunun renginin uyduran yeşil, sarı giydi. beyaz giyene faul yaptılar, hakemlere faülü görmedi. hafifledikçe hafifledi, dillerinde futbolcuların ismi yazılır oldu. her hava şartını göre farklı krampon giymek farz oldu. gün geldi zemini tutmadılar; ronaldo, rooney sakatlandı; “işte suçlu bu çift krampon” diye haber oldular. formasını ıslatan futbolcu taraftarın baş tacıydı. teri tutmayan, dışarı atan kumaşlar peydah oldu. rakibin faullerine hakem uyansın, çektin mi elinde kalmasın diye vücuda yapışan formalar moda oldu. tribünde ayakta maç seyredilir, merdiven boşlukları itinayla doldurulurdu. ya tahtaydı oturduğun yer ya da soğuk beton...
skorboard dediğin maçı bedava izleyen birinin değiştirdiği tabelaydı. "dokuz gol atsak tabelası var mı? 10 gol olsa nereye yazacak?" diye dalgası geçilirdi. önce led ekranlar sonra dev lcd ekranlar icat oldu. localar yoktu, yumuşak deri koltuklar da; kaşar-ekmek ayran vardı, karidesli sandviç ve tiramisu’suz statlar şimdi köhne oldu. zemin çimdi, sonra pek suni oldu. her yenilik tutacak demek değildi, suni çim tutmaz oldu. kar yağardı, maç iptal olurdu, alttan ısıtılan zeminlerle bu da tarih oldu. yağmuru, fırtınayı tınlamayan üstü kapanır statlar icat oldu. çok koşan değil; ayağına top yakışan oynardı. futbola dair aklımızda tuttuğum tek rakamlar maçın sonucuydu. sen şimdi bana "alex koşmuyor, ballack, aurelio'dan fazla koşmuş" diyorsun; numaralı'nın gölgesinde yatan, muz ortanın kralını yapan prekazi de sana kalsa topçu muydu?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder