24 Aralık 2008 Çarşamba

Kapının Ardı


Çoğunlukla kapalı perdeden süzülen yavan ışıkların içerisinin, teker teker her molekülüne hacminden büyük umutların sıkıştırıldığı yaşam alanı. Kapının dışarısında fütursuz hal ve hareketler içinde görülmeye alışılmış bünyenin, ardında ise pekala kendi benliğini bulduğu yer, gerçek ben. Her sabah, sadece ismi sabah olup da daha güneş adam akıllı yükselmemişken göğe, görüş açısının genişçe bir kısmını kaplayan kapıdan dışarı atmak üzere, kendini paralayan alarma küfürler savrulup da terkedilen.

Mevcut fütursuzların ilgisinin ve odağının, başka kimselerin farkındalık sahasına girmemiş detayların üzerinde toplanması da alışılagelmiştir çoğu vakit. Bilemezler işte, bilemediler de hiç, alt tarafı kip eki almış bir fiilin kimi zaman bir monitörün ışığını açma sebebi olabileceği uzak bir düşünceydi onlara. Dandik bir basketbol maçında duvarlara, çıkışında otobüslere yapıştırılan bir sitikır dikkat çekerdi işte, onun peşinden birkaç tane kapmak için gidip istemek, dönüşte pek de tesadüf olmayan biçimde yaşam alanının göbeğine yapıştırıvermek. Sonraları onun adına bir yazı yazacak olup, pek de merak edilesi olmayan bir başlangıç hikayesi anlatma gayreti ortaya koymak. O ışığın içerisinde buna dair bir tutam umut vardıysa, tam da böyle bir pencereyle yepyeni bir moleküle geçmeliydi.

Eski açık kombinesi karşılığı numaralı bileti ne alaka sorunsalıyla yol alınan stadımsıda, oturup futbol keşfedilir, Lincoln penaltı kaçırırken, gözün sete takılması kaçınılmazdı. İşte benim uçsuz x-y doğrumun orjini tam da orasıydı, oradan bir sonsuz eğri yükseldi hep. Kimi vakit ellerin birlikte göğe yumruklandığı günler anısına, bazen zayıf bedene terli bir salonda uzatılan suyun saflığına. Ama o eğri hep gerçek kısımda oldu, sanal doğruda ne işi olabilirdi ki, duraklamalar veyahut soru işaretleri dahil silmedi ufacık doğru parçasını. Sayısal olup da sayısala dair bilinen iki üç terim de onlara hediye edildi işte böyle.

İnsanların bize bakıp da sırıttığı bir sutopu maçında orada bulunmanın sebebi başka nasıl açıklanabilirdi ki zaten, o zamanlar yazmıştım ya birkaç iyi adam, içinde bulunduğum tüm eylemlerin üstüne çizik atılmış dünyamın en doğru ve duru hareketiydi sanırım. Beyaz arka plandan mütevellit kör olmakta olan bu gözler, her daim onların ve umutlarının peşindeydi, şimdi de başlı başına bir sıfat dahilinde basbayağı peşinde..

1 yorum:

seer dedi ki...

hoşgeldin sefa getirdin tiburon....