29 Aralık 2008 Pazartesi
Karlar düşer, düşer düşer ağlarım
Dışarıda kar yağıyor, tutar mı tutmaz mı bilinmez... Babanın asker olmasından, ve soğuk topraklara yapılan sayısız ziyaretlerden sebep karla içiçe çok zaman geçiren şahsım gene eski günlere dalmış vaziyette.. yapıyordu(k)m bunu. yılın ilk karı yağdığında annem saat kaç olursa olsun nazikçe uyandırırdı (çünkü uyandırmazsa ertesi gün "niye uyandırmadın" diye sızlanırdım), üstümüzü başımızı sırılsıklam ve buz gibi olacağımızı bile bile iyice kontrol ederdi, o sırada dışarı çıkmış olan diğer arkadaşların ve ailelerinin sesi gelirdi, iyice sabırsızlanıp atkının sekizinci düğümü atılmadan dışarı fırlardık kardeşimle. lojman hayatını bilenlere yabancı gelmez bir apartmandaki herkesi adıyla sanıyla bilmek. şimdiki gibi normalde az da olsa tanıdığınız bir arkadaşınızın sizin hemen alt katınızda 2 yıldır yaşadığını tamamen şans eseri asansörde karşılaşarak keşfetmediğiniz, apartmandan içeri giren her insana "lan bu bizim apartmanda mı yaşıyordu" demediğiniz zamanlardı.
gecenin köründe bembeyaz bir örtü gibi etrafı kapladığı için bendenizin "çarşaf" dediği, üzerinde yürünmemiş kar ve yağış sırasında ısınmakta olan hava ile birleşince tadından yenmeyen bir dünyaya adım atardık. alışılageldik çocuk-ergen zibidilikleri, karda yuvarlanmalar, yorulana ve eldivenler sudan ağırlaşıncaya kadar kartopu oynamalar ve asla ama asla filmlerdeki kadar tombul ve akça pakça yapamadığımız kardan adamlar. sonuç olarak kıpkırmızı bir surat, donmuş el ve ayaklarla yeni demlenmiş çay ve kızarmış ekmek kokuları dolu olan sıcak eve adım atmak, üsttekileri canhıraş çıkarıp kalorifer\soba yakınlarında buruşmuş olan parmakları ovuşturmak, geceyarısı yapılan tereyağlı, tulum peynirli "kahvaltı" ve en sonunda aniden sıcağa girmekten karıncalanmakta olan eller ve ayakları sıcak yorganlara sokup dünya üzerindeki hiçbir maddi varlığın veremeyeceği o huzur duygusu ile rüyalar dalmak...
peki ne değişti? kar aynı kar, gece aynı gece ama ne biz çocuğuz ne de artık içimizdeki "aman üşürüz yarın iş\okul var" diye daha fikir bile oluşmadan kendimizi caydıran koca adamları\kadınları susturabiliyoruz. romantik diyin, seksenler kuşağı diyin, üzgün diyin önemli değil eğer özlediğim bir şey varsa o da budur ve her kar yağdığında o günleri özlerim, belki bir gün gece saate bakmadan yine dışarı fırlarım en azından "benim" için çok geç olmadan.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder