31 Aralık 2009 Perşembe
29 Aralık 2009 Salı
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın
Sizler sizi adam eden Galatasaray'a tavır alırken, bizler 14 yıl şampiyon olamayan, ama takımının peşini bırakmayan tribüne nasıl özendik, nasıl içlendik biliyor musunuz? Avrupa'nın en tepesini adımladığımız günlere tanıklık ediyorduk oysa ki! Siz kulübe üyelikle onore edilip burun kıvırırken, biz bütün okul harçlıklarımızı olimpiyatta tarihin en kötü Galatasatray'ının yanında olmak için harcıyorduk...
Yazıldığı gibi okunur Galatasaray ve her duygunun üzerindedir, ona olan sevgimiz....
19 Aralık 2009 Cumartesi
Haftanın Sonu
14 Aralık 2009 Pazartesi
Çerkezköy'den Mektup Var
12 Aralık 2009 Cumartesi
Gitme Vakti...
Tatyosta iken Seer demişti: Senin yerine hiç yazmayan bir yazar alacaz diye. Haklıdır ben pek yazmam. diğer yazarlar gibi düşüncelerimi klavyeye aktarma konusunda bir eksikliğim var. Şu anki durumumu da nasıl ifade edebilirim bilemiyorum...
Gayet uzun ve sıkıntılı bir universite macerasından sonra diplomayı aldık ve sıra bir üst level olan askerlik müessesine gelmişti. yok şurası olacak yok şöle olacak derken, memleketim olmasa da kendimi en çok hissettiğim yurdumun nadide bölgesi trakyaya düştüğüm haberini aldık..
askerlik kısa, yer yakın gibi olumlu sebepler ağırlıkta olsa da bu kardeşlik ortamından, o eşsiz sofralardan ve en önemlisi o kırmızı koltuklardan uzak kalmak, belki de samiyen de bir daha maç izleyemeyecek olmak (stad biter mi sorunsalına girmeyelim) askerliğin burukluğunu üst seviyelere çıkarmaya yetiyor.
11 Aralık 2009 Cuma
8 Aralık 2009 Salı
Bursa Deplasmani
ilk defa gelenlerin çoğu "ne kolay deplasmandı" demiştir gece eve vardıklarında. oysa yine bayrama denk gelmesi nedeniyle, günler öncesinden yapılan hesap kitap olayları, değişik yöntem arayışları; bayramın ilk günü, sabahın erken saatlerinde malum yerdeki buluşmayla son bulur. yıllardan beri her deplasmanda birbirini görmekten, selam vermekten sıkılmayan, aksine birbirini görünce gülümseyen simalar yine malum yerdedir, diğerlerinin bayram ziyaretlerini yaptıkları saatlerde.
aslında her bursa deplasmanının ayrı bi hikayesi vardır bizim için. özellikle "uludağlı aslanlar" döneminde yapılan deplasmanlarda maçın gününe göre, ya günler öncesinden gidilir veya maçtan sonra kalınır, mutlaka iki gece üst üste rakı balık yapılırdı başkanın evinde. gecenin geç saatlerinde izmir yolu üzerindeki bariyer dibinde cila yapardık. arap şükrüye gider, tophaneye çıkardık. piramitte hatun keser, altıparmaktan salına salına inerdik stada doğru. öyle dönerdik istanbula..
"eskidendi çok eskiden" diyerek noktalayalım. bu seneki bursa için yazı yazmaya vakit bulamadık, eldeki materyalden şöyle bi klip çıkınca, yazıya da gerek kalmadı aslında..
6 Aralık 2009 Pazar
5 Aralık 2009 Cumartesi
28 Kasım 2009 Cumartesi
Senin İçin Yaptık Onca Deplasmanları
herkese iyi bayramlar.
27 Kasım 2009 Cuma
Bize Hayat Seninle Bayram
23 Kasım 2009 Pazartesi
Cumartesiden Pazara Tünel
22 Kasım 2009 Pazar
21 Kasım 2009 Cumartesi
19 Kasım 2009 Perşembe
La nalga de Cemal
İkinci bir alternatifimiz de var: kovduğumuz 4 idareciye bonus peruğu, maske, bıyıklı gözlük filan taktırıp başka isimle göreve geri alalım.
Hayatımda ilk defa senin yüzünden utanıyorum Galatasaray. Seni savunamıyorum, savunmuyorum.
17 Kasım 2009 Salı
1 Kasım 2009 Pazar
30 Ekim 2009 Cuma
Dair
Hiç korkmayın eşekler,
Bu taraftar destekler!
20 Ekim 2009 Salı
Ulan Gassaray v 2.0
Senin için iddialara girerdim khalekedonda oynadığımız fener maçlarına. Ne yemekler, ne gömlekler ısmarladım, saçlarımdan bile oldum. 6 senesi (kupa lig ne varsa) bilfiil bulunmak kaydıyla 10 senedir galibiyet görmedim. Canavar gibi tribün yaparken dünyanın en vasat golleriyle daha maçın başında kafamı ellerin arasına almak nedir iyi bilirim. Hayatı boyunca yüzüme ters bile bakamayacak orospu çocuklarının aradaki tellere ve kolluk kuvvetlerine güvenerek küfür etmelerine içerledim. Yeri geldi sana da kızdım ama bunların hepsini bi kenara bırakalım. Eğri oturup doğru konuşalım Galatasaray.
Arda canımdan bir parçasın, Kewell gülüşüne dünyaları yakarım , Rijkaard kıvırcak saçlarına kurban olurum bunu bil ama şunu da bil ki bu sene alınmayacak bir galibiyet her şeyi eksik bırakacak. Bu sene kendini beğenmiş bütün o orospu çocuklarının yüzüne bakıp GALATASARAY ULAN diye haykırmak istiyorum. Maç sonunda stadı terkedişlerini görmek istiyorum. Sikerim haticeyi, Netice istiyorum.
BU MAÇI İSTİYORUM!
17 Ekim 2009 Cumartesi
Tatyos'un Meyhanesi Açıldı
14 Ekim 2009 Çarşamba
Bilet Sabahlaması
13 Ekim 2009 Salı
Haftasonu Alkol Bilançosu
9 Ekim 2009 Cuma
Galatasaray Dergisi Ekim Sayısı
8 Ekim 2009 Perşembe
Haftasonu Rakı Var
yazı girilmemesinin nedeni, sezon arası bile daha çok görüşen ekibin şu sıralar hiç görüşememesi olabilir mi ? eloy kapandı, beyoğlu başbakanı çok önceden yeni yerini açtı. haftasonu tatyos'un yerine, rakı + mangal'a bekleriz. bu arada indexe kavuştuk tekrar. bakalım aliyavuz ve cags imzalı indexlerde nelerle karşılaşacağız. ufak not, index explorerda açılmıyor, firefoxta açılıyor. son olarak, aldığımız bilgilere göre rusya muhabirimiz yurda dönüş yapmış. kendisine hoşgeldin diyor, tiburon'a da yaprak testlerinde başarılar diliyoruz. haftaya perşembe görüşmek üzere.
ayrıca; ramço, seni fena özledik ulan..
1 Ekim 2009 Perşembe
28 Eylül 2009 Pazartesi
6-7 ekim 2009 imf-dünya bankası istanbul kongresi
anarşist ve anti-otoriter yoldaşlara çağrımızdır,
küresel kapitalist elitler yeni sömürü planlarını istişare etmek için
istanbul'a geldiklerinde sokaklarda isyan ve direniş ateşiyle
karşılanacaklar.
soyup soğana çevirilen, evsizleştirilen, yaşadığı topraklara
yabancılaşarak göç etmeye zorlanan ve göç ettikleri ülkelerde acımasız
göçmen yasalarına maruz bırakılan, herhangi bir muhalefet kıpırtısında
bile polis-asker devletiyle karşı karşıya bırakılarak muazzam
baskılara uğrayan, hapsedilen, katledilen dünya halklarının küresel
öfkesi istanbul sokaklarına bir ayaklanma pratiği olarak
yansıyacaktır. küresel kapitalistler ve onların yerli hükümetleri
bilmeliler ki seattle'da, cenova'da, prag'da, atina'da ve
strasbourg'da olduğu gibi daha fazla sömürü planına karşı daha fazla
direnişle karşılaşacaklar...
"dünyamızı bize dar edenlere istanbul sokaklarını dar edelim", "imf ve
dünya bankasını durduralım" diyorsanız kara blok'un isyan ve direniş
girişimine omuz verin!
bizi nerede bulacağınızı biliyorsunuz!
kara blok çağrısı
26 Eylül 2009 Cumartesi
Hiç Uyumadık, Sen Gelmedin Abi..
25 Eylül 2009 Cuma
Yavru! vatan...volume 1
Anlatılacak çok şey var belki ama "yavru" ön adıyla bildiğimiz bu vatandan pekte fazla hatıra kalsın istemiyorum ne bende ne de blogta...Askeriyenin sivilden daha iyi oldugunu iddaa edebilecegimiz ender yerlerden biridir burası..Biz baba şefkatiye yaklaşsakta sivildeki yavru vatan insanlarına,yavrular coktan babayı sikmeyi kafaya koymuşlar bile..
Ama herşey de kötü gidiyor diyemeyiz..Yemekler yenemeyecek hatta bakılamayacak tarzda olsa bile,gümrük aracılığıyla zula edilmiş absolutle,rum köylüsüne telerin ardından kadeh kaldırarak ve sabah iştimasına akşam katılabilerek gecirdiğimiz günlerde oluyo burda...Sağolsun sakarya tribününden güzel bi kardeşim,bana hiç yabancılık cektirmedi burda...maçları izleyebilme gibi bi nimet te var ayrıca..Digitürk,17 iskemle ve coğu suyun öbür tarafından olma 92 asker..Muhtemelen 10.hafta burdaki asker mevcudunda azalma ve paralelinde revire cıkacak insan sayısında artma olabilir.
Kıbrıs harekatından kalmış olsa gerek bir de telefon kulübesi var,ayda bir çalışan..ki muhtemelen o günde bana denk gelmez.
Süresiz olarak kilitlenmiş çarşı iznimi tekrar normale döndürebildiğim sürece uğrarım buralara.
Bu arada kapalıdaki o arka teneke bölmeyi de fazla zorlamayın artık,havalar soğumuştur,hasta olursunuz..
soğuk memleketin sıcak çocuğundan selamlar
21 Eylül 2009 Pazartesi
20 Eylül 2009 Pazar
Bir Bayram Sabahi Gurbette Yapayalniz Bir Adam..
yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
hasan beyin vurdurduğu
ırgat osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit ayşe öbür yanımda.
traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun,
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.
ama bu türküleri söylemişim ben
daha onlar düzülmeden,
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.
benim sessiz komşulara gelince,
şehit ayşe'yle ırgat osman
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki de farkında bile olmadan.
yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...
Yılın Maçı : Rakı - Balık
17 Eylül 2009 Perşembe
Olur Boyle Vakalar, Turk Polisi Goz Yumar
Ey Istanbul Emniyeti, Ey Sanli Turk Polisi...
Bu adama yurtdisinda dedin, o sebepten yakalayamiyoruz dedin. Peki bu adam yurtdisindaydi da ulkeye nasil girdi? Girerken seni gozlerin nereye bakiyordu? Hayir degildi madem 197 gundur Bahcelievler`de nasil bulamadiniz? Ey dersaadet Valisi boyunsuz Muammer Pasa, artik utanmayacagini biliyorum da, ne olursun arlan be adam! Televizyonlara cikip polisimizin basarisi zart zurt demeye nasil yuzun tutuyor? Beyfendi kendi rizasiyla teslim oluyor (hem kendi teslim oldugu icin hem de 18 yasini henuz doldurmadıgı icin cok buyuk bir ihtimalle saglam bir ceza indiriminden faydalanacak... bu ayıptır, çok büyük bir ayıptır...), uzerine bir de sov yapiyor. Yok karni acmis yok sakallar falan. Saclar duzenli kesilmis, piril piril kiyafetler. O kadar mide bulandirici ki ne konuyla ilgili okuyasim ne yazasim var aslinda. Birde bu avukati olacak lavuk iki kelimesinden birinde katile cocuk, kurbana genc kiz diyor. çocukları karıştırmasınlar bu işe! ben boyle hayasızlıklara boyle komikliklere sahit oldugum icin cok feci utaniyorum. Haftasonu taraftara biber gazi sikan, Beyoglunda gosteri yapan, harc artislari sebebiyle hakkini arayan, uc kurus maasla gecinen ailesi tarafindan birakin saklanmayi karnı zor doyurulan ogrencilere tekme tokat giren bu emniyet değil mi. ben mi kabustayim? onlar çocuk degil mi? tabii haklılar, cemin ailesi var, goz gore gore yetmiş milyonla tassak gecen bir ailesi var. digerleri onun bunun cocugu..
16 Eylül 2009 Çarşamba
14 Eylül 2009 Pazartesi
'Sol açık'tan mektup'
Sayın Kenan Bey,
Bu mektubu size serin bir mart sabahı, Atatürk'e dil uzatan bir YouToube videosunu seyredip sinirle kahvemi yudumlarken yazmaya karar verdim; satırlarımı pek de düşünerek sıralamayacağım; zaten düşünmek gibi ahlaksız bir eylemin girdabına kapılmış bir neslin yok edilememiş ender zatlarından biriyim; en azından özürlü bırakacağınızı umduğunuz bir devrin çocuğuyum; pek öyle lale devri de değil o; bal gibi kötek devri.
Asmayıp da beslediğiniz biri...
Dedim ya, babam ressamdı, siz de resmi seversiniz; babam hayatı boyunca bir nü yapmadı, yapamadı Kenan Bey; masum bir içgüdüyle sanki çıplaklığı fakirliğe bağladı; fakir olan çıplaktı ve bunu resmetmek adeta alaydı onun gözünde; size nü konusunda ne ilham verdi kestiremiyorum ama, cinsel organlarına tazyikli su fışkırtılan kızların ya da hayalarına elektrik verilen devrimci delikanlıların çağrışım yapma olasılığı yüksek; kim bilir bizzat tetkik ettiğiniz bir seansta "bir gün bu vahşeti tuvallere estetik kaygı güderek nakşetmeliyim" diye düşünenler arasına da karışmış olabilirsiniz. Malum, her yer, her şey karışıktı o vakitler; akıllar da dahil buna. İnsanın tamama gücü yetmiyor işte; asmayıp da beslediğiniz kişilerden biri olarak bunu ifade etmeyi ortamın müsaitliğine bağlıyorum.
Vaktiniz varsa ve gözlerinizin sağlığı yerindeyse Dostoyevski'nin 'Suç ve Ceza'sını okumanızı önereceğim naçizane. O pek nutuk havasında değildir ancak, gizliden gizliye barındırdığı tiratlarla iç hesaplaşmanın hastalıklı yapısını teşhir eder; ah elbette fazla toplumsal sayılmaz belki, kim bilir fazlasıyla bireycidir de, ancak topluma bir noktadan başlamak da lazım. Birey, bunun için iyi seçilmiş bir giriş kapısı. Başka hayatlara saygı duymanın solculukla doğrudan ilgisi olmadığına kanaat getirebilirsiniz; başka hayatlara saygı duymak, bu aralar önemini fark ettiğinizi sandığım özgürlük denen, sizce kızıl bir hevesin tezahürüdür aslında. Yani sizin de anlayacağınız şekilde söylersem bir tarafta kızıl kuvvetleri temsilen Özgürlük vardır, bir tarafta karanlık kuvvetleri temsilen Derin Devlet Politikası. Bir nevi Warcraft; varsa torun torba, bu bilgisayar oyununun brifingini verebilirler size. Güzel oyundur: İnsan ırkıyla yaratıkların mücadelesi. Ama baştan seçmeniz lazım hangi tarafta olduğunuzu. İnanır mısın, bir kaptırıyorsunuz kendinizi; ne şiir kalıyor, ne özlem, ne mücadele, ne memleketi kurtarma arzusu, pata da küte de, kılıç al, kalkan al, geçiyor ömür. İkinci el savaş oyunları, her zaman ucuzdur, herkese tavsiye ederim.
Neyse, konu dağıldı, ee, kolay değil, şizofreniyi bir siper, bir sığınak kabul etmiş, hayatta kalmayı başarabilmiş bir neslin çocuğu olmak, bu acılarla barışık yaşabilmek; bazen benim de dengem kaybolabiliyor. Mazur görmeli.
Ortalara bir yerlere Dallas
Benim babamın bavulu olmadı hiç; çünkü her an yolculuğa çıkabilecek kadar tedirgin değildi; tam tersi, yerleşik bir adamdı o. Davasına, düşüncelerine, sevinçlerine, üzüntülerine körü körüne bağlıydı; evcildi kısaca. Eline tutuşturulmuş bir pusulayla yaşamadı. İnsanların işaret ettiği yerlere gitmedi. Doğduğu ülkede doğduğu kadar temiz öldü. Herkes onun kadar şanslı değil.
Duydum ki, babamın doğduğu ve temiz öldüğü bu ülkeyi şimdi de eyaletlere ayırma, ortalara bir yerlere Dallas yerleştirmeye niyetli taslaklar hazırlanıyormuş; bir oyun daha vardır; Gizli Hedef. Oyunculara başta görevler dağıtılır ve herkes bir dünya haritası üzerinde ordularıyla bu gizli görevlerini sonuçlandırmaya çalışır. O da zevklidir.
Shakira nasıl, biz hastasıyız.
Hürmetler.
Küçük İskender
13 Eylül 2009 Pazar
10 Eylül 2009 Perşembe
Galatasaray'ın peşinden tribünden, pankart üretiminden, sağdan soldan canlı canlı yayın: http://twitter.com/pesindeyiz
8 Eylül 2009 Salı
7 Eylül 2009 Pazartesi
28 Ağustos 2009 Cuma
26 Ağustos 2009 Çarşamba
Bence Artik Herkes Gibisin
oralarda kalbime sevda geçmiyor
ben yordum ruhumu biraz da sen yor
çünkü bence herkes gibisin
yolunu beklerken daha dün gece
kaçıyorum senden gizlice
kalbime baktım da işte iyice
anladım ki sen de herkes gibisin
büsbütün unuttum seni eminim
maziye karıştı şimdi yeminim
kalbimde yok bile sana kinim
bence şimdi sen de herkes gibisin
25 Ağustos 2009 Salı
0-236..
Daha 13 gün geçti gideli ama çok özledik ulan çok..
24 Ağustos 2009 Pazartesi
Maçın Ardından..
23 Ağustos 2009 Pazar
Bilemem, Aklın Kimde Kalır..
21 Ağustos 2009 Cuma
18 Ağustos 2009 Salı
Düğün Dernek Denizli
Geçen senenin içerdeki ilk maçı yine Denizli idi. Tek kombinesiz tribün de bilet fiyatlarına kurban gitmiş, yeni açık boş gözükmüştü. Bu sene de esasında fiyatların yüksek olması, buna mukabil önümüzdeki hafta 2 maç daha olmasına rağmen stad tepeleme doluydu. Elano 30 dakika oynasın da bir göreyim tribi midir bilinmez, öbür olasılığı düşünmek istedim tribüne çıktığımda.
Maç öncesi takımda oluşan genel havayla fındık fıstık havası verilse de, bize ters gelen bir takımdı aslında. İki senedir maçı koparana dek su kaynatmıştık keza. İlk yarısıyla benzer sinyaller verdi yine. İkinci yarının başında tribün iyice maça yüklendi, aşırı yüklenmeden motor soğumaya başlarken gol geldi. Takımı da, tribünü de rahatlattı. Yılların kanayan yarası duran toplardan hemen her maç gol bulmaya başladık. Böyle sıkışan maçlar için iyiye işaret diyoruz.
Kapalı, üstüne koyarak gitmeye devam ediyor. Bir el ayak alışması, ivmelenme olduğu kesin. Şimdiye kadar görülen skor rahatlığı olmadığında ne olacağı meçhul ama esintileri Denizli maçında verildi gibi sanki. Yediğimiz golden sonra kenarlara verilen mesaj gerekli mercilere ulaşmıştır umarım. Bu dürtükler olmaya devam edecek, etmek zorunda zaten. Maça bununla alakalı neredeyse bir düzine pankart hazırlayıp da sokamayan Parçalı'ya da geçmiş olsun diyelim bu konuya girmişken. Ayrıca neredeyse 4-5 yıldır düşük ritmde, kimilerine göre sıkıcı bulunan bir tonda söylenen basit saldır galatasaray nağmesi; üzerinde oynanıp efekt katılınca maç kazandıran tezahürat haline geldi.
maçtan önce düğün,
maça daha çok var,
t'nin altı bomboş,
aferin çocuklar..
15 Ağustos 2009 Cumartesi
Biz de Böyle Seviyoruz
11 Ağustos 2009 Salı
Gidiyorsam Bir Sebebi Var
hakkınızı helal edin...