Demiş olmalı Trt. Lyon'da Fransa-Türkiye adında neye hazırlık olduğu belirsiz bir maç vardı bugün transfer patlamaları gölgesinde. Oynandı, canlı da yayınlandı da sanılmasın ki izlenebildi. Reklam olayında seviye üstü dev adımlar attık bugün. Hani bildik ekran daraltma, sağ çapraz, sol köşe falan alışmıştık ama ekranın ortasında devasa ölçütlerde saniyelerce duran reklamlar da iğrendirdi artık. Bir de yazısız kurallar dahilinde pozisyon anlarına serpiştirilmesi de kendimizi nasıl geliştirdiğimizi gösterip, yüzleri güldürdü. Maçı algılamak için sunucu yardımı şart koşulunca, televizyon yayını dediğin bildiğin radyo oldu.
Dakika 80 civarı sahaya 1-2 meşale atıldı. Aslında sahaya isabet eden sadece sisti, gerisi kale arkalarının önündeki hiç sevmediğim derin boşluklara isabet etti. Tabi bu sıralar reklamlar falan yok, izleyebiliyoruz yani. Radyo yayınına kendini iyice alıştırıp hala sunucuya kulak verenler sandı ki sahada kanlar akıyor. Bu kulak verenlerin aşırı meraklanmış olmaları gerek, çünkü Yalçın efendinin verdiği tonlama itibariyle tribünde katliam mevcut; ek olarak sahada millet topçuları dönerlerle kovalıyor. Hakem de salağın biri çıkıp topumu alır giderim deyince, dünyanın en zararlı cismi* sebebiyle (meşale) maç durur gibi oldu. Tabi bu vakitlerde Psg maçında yaşananlar film şeridini de geçti tren yapmış geçiyor önümden. Hemen Yalçın'ın ötesinde Üründül de sosyolojik ahkamlara girişince pek çekilmez oldu. Adından tanımadıysanız kollektif futbol falan, o işte.
Tribünde Fransızlardan fazla olan Türkler de hafiften dışarıda kaçanın mesajını evrensel dilde vermiş olmalı ki son dakikalara doğru adamların hepsi staddan çıkmıştı. Son dakikadaki kesintiyi de unuttum sanmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder