şehitliğin yine hayatta her şeyi az olanlara verildiği bir saldırı daha yaşadık. şehit ailelerine haberlerden gazetelerden internetten baktığımda gördüğüm hiç bir zaman değişmeyen manzara. şehit olanların özelikleri;
- paraları azdı; çok olsa o sürgün yerlerinde askerlik yapmazlardı.
- "tanıdık"ları azdı yada hiç yoktu; olsaydı bir torpille merkezi bir yerlerde olabilirlerdi.
- eğitimleri azdı; hiç olmazsa kıytırık da olsa bir üniversite eğitimine sahip olsalardı muhtemelen kısa dönem askerlik yapacaklarından orada olmazlardı olsalardı da asteğmen olarak bulunurlardı, belki yine ölürlerdi ama arkalarından daha çok ağlanır daha çok gözyaşı dökülürdü "vatanın beyinleri, geleceği öldü" diye. insan üniversite mezunlarının ölmesine daha bi başka üzülüyor sanki, eğitimliler ölmeyi sanki daha az hak ediyor eğitimsizlerden. işte onlar az eğitimli olduklarından göz yaşları da ona göre aktı. gözyaşında bile bir eşitlik elde edemediler.
- düzgün bir işleri yoktu hiç de olmadı; olsaydı uzman erbaş falan olmazlardı. oralarda askerlik yapmak gerçi risk demekti ailenden eşin dostundan hayattan mahrum olmak demekti ama "parası iyi"ydi. ailesine biraz olsun daha iyi bakabilmek için bu fedakarlığı göstermek lazımdı. o da hayatından fedakarlık etti.
- evinin, çocuğunun(bebeğinin), karısının, kendisinin eşyası azdı; tüketim kültürüne bir türlü esir olamadı. kendini alışverişe verip yozlaştırma fırsatı ne ona ne de ailesine hiç verilmedi.
- itibarları azdı; bu hayatta itibar sahibi olabilmek, toplumca önem verilir kişiler olabilmek, isimlerinden bahsettirebilmek için ölmeleri gerekti. yaşasalardı yolda görüldüklerinde suratlarına bakmayacak yanlarından, kıro keko köylü maganda denilip geçileceklerdi.
- hayattayken çalıştıkları işte yaşadıkları düzende sömürülüyorlardı. her biri kazandığının belki on katını kazandırıyordu; öldüklerinde de bu kural değişmedi. sadece ölümleri yaşarken kazandırdıklarından çok daha fazla kazandırdı tvlere gazetelere bir türlü susamayan yorumculara tek fark bu sefer onlar kazanamadı.
ölenlerin ve ailelerinin seksi olmayan fotoğrafları için tıklayınız:
http://www.hurriyet.com.tr/...24.asp?gid=229&sz=63845
http://fotogaleri.hurriyet.com.tr/...=16552&p=4&rid=2
3 yorum:
candolek adlı arkadaşımdan aşağıdaki yorum geldi...
İŞin vahametin çok güzel ortaya koymuşsun, ama aklıma takılan bir şey yukarıdaki paragrafa eklemleniyor:
Toplumda itibarı az olan insanlar için acaba itibar edinmek kürt öldürmekten mi geçecek? Yani senin belirttiğinin ve bu adaletsizliğin sonucunda insanlar yas tutmak yerine kin mi tutacaklar, ve bu tuzu kuru milliyetçi/türk solcusu sınıfı tarafından pompalanan kin, itibarı sosyo- ekonomik yapıdan düşük kalmış (kendini toplumsal alanda değerli hissedememiş) insanları tek itibar edinme kaynağı olarak "terörist" öldürmkten gurur duyar hale mi getirecek, ya da getiriyor...
bu çocukların evleri var. bu çocukların aileleri var. karıları, nişanlıları, sevgilileri var. birer damızlık kuzu gibi alıyorlar onları analarından babalarından aktütün'e dağdaki bir karakola koyuyorlar. "askere gitmem" dese dinleyeni yok, kanun var, nizam var. bu çocukların aileleri, eşleri, dostları çocuklara etmedikleri küfrü bırakmazlar,hayatta bellerini doğrultamazlar. kanunumuzla, hapishanelerimizle, okullarımızla, ailelerimizle yani kurduğumuz yaşam kültürüyle alıyoruz bu çocukları, koyuyoruz aktütün'e.
vatan sağolsun da, vatan da sağolmaya layik olsun. hepimiz öldükten sonra vatan kuru toprak, dikenli tellerle çevrili arazi, parsel parsel bölünmüş, kadastrosu geçilmiş gayri menkul. üstünde insan olmayınca vatan eşya hukukunun konusu.
bu çocuklar bu savaşın, bu kirin, pasın kanın müsebbibi mi sorumlusu mu? bu çocuklar başka mümkünatlar evreninde, başka türlü davranılsaydı ölürler miydi? başka çocuklar dağlara çıkıp, insan canına kast edecek kadar insanlıktan çıkar mıydı? başka bir ülkede, başka kurallarla yaşansaydı, bu insanlar birbirini öldürür müydü?
türkiye’de pek de türkiye’deymiş gibi yaşamayan, steril bir sermayeye sırtlarını dayamış, çoğu ömrünün uzunca bir kısmını yurt dışında geçirmiş (çoğu orada okumuş), belli bir burjuva ürkekliği ve umursamazlığıyla statükocu bir politik çizgiyi benimsemiş, her an buraları bırakıp gidecekmiş gibi bir hissiyat içindeki kitleyi artık iyice tanıyoruz.
tanımayanlar için bir cumartesi akşamı teşvikiye’deki reasürans pasajı ya da bir pazar öğleden sonrası bebek kahvesi sergi alanı işlevine sahiptir. her daim."
otur konuş sor, bu adamlar taş taş üstünde koymazlar...ırak'tan girer iran'dan çıkarlar....kan edebiyatı yaparlar...başkasının çocuğunun kanıyla milliyetçilik yaparlar...
hocam yüksek müsaadenizle alıntılayarak aynen kendi günlüğüme koyuyorum. elinize sağlık
Yorum Gönder