yazgım böyle benim!
herkes, çocukken de yüzümde kötülük işaretleri buluyordu,bunlar yoktu aslında,
ama seziliyorlardı, onlar da oluştular.
ben alçak gönüllüydüm, beni oyunbazlıkla suçluyorlardı:
suskun biri oldum.
iyilik ve kötülüğü derinden algılaya biliyordum:
kinci oldum.
sevinçsizdim,diğer çocuklar, neşeli, konuşkandılar; kendimi onlardan üstün görüyordum,beni onlardan aşağı görüyorlardı:
kıskanç oldum.
bütün dünyayı sevmeye hazırdım,
beni kimse anlamadı:
bende nefreti öğrendim.
şenliksiz gençliğim,
kendimle, dünyayla dalaşmakla geçti;
en güzel hislerimi alay edilmekten korkarak,
içimin derinliklerine sakladım:
onlar da orada öldü.
doğruyu söylüyordum,
bana inanmıyorlardı:
aldatmaya başladım.
dünyayı, toplumun alışkanlıklarını öğrenince yaşambilimde uzmanlaştım;gördüm ki diğerleri benim olanca çabamla edinmeye çalıştığım çıkarlardan bedavaya yararlanarak, emeksizce mesut oluyorlardı.o anda kalbimi bir ümitsizlik kapladı, bu, tabanca mermisiyle iyileştirilecek bir ümitsizlik değil, incelikli,yalın bir gülümseyişle kapatılan güçsüz bir ümitsizlikti.
"kadınları sevmemek için onları küçümserim. aksi durumda yaşam çok anlamsız bir müzikli üzgü olmaz mıydı?"
"ruhum mu dengesiz, yüreğim mi kötü bilemiyorum. belki de toplum ruhumu bozdu, ne bileyim! düşüncelerim o daldan bu dala atlıyor; karasız, endişeli, şüpheci...
kalbim doymak nedir bilmiyor, bir şeyle yetinmiyor. mutluluğa alıştığım gibi acı çekmeye de çabucak alışıyorum. bu nedenle hayat gözümde git gide anlamsızlaşıyor.
evet ben ruh dünyamın o çağını hani kalbin birisine çılgınca tutulup tüm benliğini verdiği, yalnız mutluluğu bunda aradığı, sevme gereğiyle çırpındığı o çağı çok geride bıraktım.
şimdi yalnızca sevilmek istiyorum. sürekli bağlılık bir yana, kısa sürelisi de yetsin artık.
sevdiğim kadının tutsağı olmayışım tuhaf gelmiştir bana. her zaman kalpleri ve iradeleri üzerinde rahatlıkla sarsılmaz bir egemenlik kurdum. bu neden böyle? hiçbir şeyi önemsemeyişimden mi? yoksa beni her an ellerinden kaçırmaktan korktukları için mi? yoksa bir güçlü büyüleyici etkenliği mi? veya duygularına gem vurabilecek direngen bir kadına rastlamadım ondan mı?"
ben, manevi anlamda sakatlandım:
ruhumun yarısı ölüydü, herkesin emrine hazır biçimde yaşıyordu;bu durum kimsenin dikkatini çekmedi,çünkü onun yıkıma uğramış yarısının yaşadığından kimse haberdar değildi.
ama siz şimdi ona ilişkin anıları uyandırdınız,ben de size onun kabir kitabesini okudum.çoğu kişiye kitabeler komik
görünür, ama bana değil, hele onların altında gömülenleri anımsadığımda...
fakat düşüncemi onaylamanızı istemiyorum:
bu davranışımı komik buluyorsanız lütfen gülün, size şunu anımsatırım ki bu, beni, asla kırmayacaktır."