19 Ocak 2009 Pazartesi

Hrant Dink...


Önce tüm toplum tarafından sosyal ve entelektüel idam, ardından da infaz… bir insan düşünün ki, düşünceleri beğenilmediği ve ‘ülkü’ ile, ‘yapıla gelen’ ile ters düştüğü için bir takım insanlar tarafından hakarete, aşağılanmaya, dışlanmaya ve tehdide maruz kalıyor.. bir insan düşünün ki bütün bu sürecin psikolojik işkencesini yasarken, bazı başka insanlar onu bu duruma düşüren, yapmış olduğu hataları tartışıyor. daha da beteri, ‘meşru olanın’ hak sahibi olan ve umursamaz, eleştirel veya kızgın insanlardan oluşan topluluk o insana kendinden şüphe ettiriyor! bir insan, başka bir tarafa bakıyor, diğerleri yargılıyor. bir insan sorguluyor, diğerleri ayıplıyor. bir insan ‘hukuk’ derken, diğerleri 301 kere gülüyor.. bu insan, insanlığın başından bu yana hep bunlara maruz kalıyor… ve kimi zaman da bir takım ‘haklı’ sebeplerden dolayı öldürülüyor… bu insan sensin, bu insan benim, bu insan o... konuşarak tartışarak, anlatarak dinleyerek, öğrenerek öğreterek, yazarak veya okuyaraktan fikrî paylaşıma ortak olmayı seçen ve bunların dışındaki yolları ‘insan’ın hayrı için ‘insan’dan uzak tutmaya çalışan insanların kaderi midir haysiyetsiz kabadayılar ve onların zavallı yalakaları tarafından tartaklanmak, itilip kakılmak, ‘ortadan kaldırılmak’? hazin bir olay, çok rahatsız edici ve bir o kadar da korkutucu. hrant dink iki yıl önce bugün saat 15:19’da öldürüldü.. başta ailesine ve yakınlarına olmak üzere, insana ve düşünceye saygıya inanan herkese sabır ve başsağlığı diliyoruz.. yüreği sıkıştırıp , paramparça eden şey ise bu ayakkabı.. evet yoksulluk her zaman acıdır.. yoksulluk her zaman iç acıtır.. hele ki ölümle birleştiğinde... normal bir insanın gözyaşlarını koyverir de ya bu fotoğrafa bir ömür bakacak olan kızını ne hale getirir ... oysa ki babalar kızlarının en büyük sevgilisidir.. nasıl bir baba olursa olsun.. kaldı ki gurur duyulan bir babaysa eğer, hiç incinmesin ister kız çocuğu babasının.. ister ki babası hep dimdik dursun.. hiç titremesin elleri.. hal böyleyken, biz hrant dink'in bu fotoğrafında bin beter bir üzüntü yaşamışken, biz asla tahayyül edemezken babamızı böyle görüp de nasıl davranacağımızı.. delal dink'in bu fotoğrafı gördüğünü , gördüğü anı da asla tahayyül edemiyorum, etmek istemiyorum.. herşey bir yana bir baba yerde yatıyor, babanın ayakkabısı delik... babanın ayakkabısının delik olması kimi zaman gurur vericidir, hele ki böyle bir kişiysen, hele ki işine geldiği gibi atıp tutanlar maddi durumla iligili de atıp tutmuşken.. ama bir kız çocuğu bazen bir ömür rüyalarında görür babayı, babasının ayakkabısını.. bir ömrü çok erken tamamlamış bir baba ve öldüğünde bırak hayatını rahat ve zengin tamamlamayı, ayakkabısı delik... bir baba ki ömrü zindan haline getirilmiş zaten, kendi hayatından geçmiş sevdiklerinin hayatının tasasını tutmuş.. bir baba ki, hayatına hatta ailesinin hayatına mal olabileceğini göre göre kalacak kadar severken vatanını, vatan haini ilan edilmiş.. ürkek bir güvercin olmuş.. bir baba ki kimbilir nasıl öper koklardı çocuklarını.. karısını..umarım bu fotoğrafı görmezsin delal kız. ama oldu ki gördün yine de için sızlamasın.. bu ülkede bazı babalar ayakkabıları delik ölür bazen, bir ömrü delik ayakkabılarla tamamlar da yürekleri, beyinleri en ufak bir çizik barındırmaz... bu ülkede yanan ciğerleri görmez çoğu gözler, bir ananın, yarin, evladın çığılığını duymaz.. işte o ayakkabısı delik babalar ömürlerini koyarlar o görmeyen gözleri, duymayan kulakları açmak uğruna.. o babalar en güzel mirası onurlarını bırakırlar banka hesapları yerine.
sen ağla, ağla ama asla yıkılma delal kız... bu babanın kızına dik durmak yaraşır...

Hiç yorum yok: