22 Şubat 2009 Pazar

Üşüyoruz Başkan

neresinden başlasak hikayenin.. sezonun başında aldığımız, başımıza bela olan kapalı kombinelerini kayseri maçında son bir kez kapalıya girip elimizden çıkartmıştık patriotla. günlerdir kendi aramızda konuşuyorduk, artık bi maç pazar olsa da şöyle erkenden sokağa insek, şanımıza yakışır şekilde içsek güzelleşsek diye. işte günlerden pazar. sabah 11 de uyanmışım. patriot çağrıları duymayınca, bende evde sıkıntıdan patlayınca kendimi hemen dışarı atmışım. önce 87, ardından metroyla, yarım saatte mecidiyeköydeyim. saat daha 1 bile değil. koştura koştura imperyale doğru giderken sokağa göz atıyorum, kimsecikler yok. aynı yıllar öncesinde uni zamanındaki gibi. ilk gelene sanki madalya verceklermiş gibi. imperyalin köşeye geldiğimde içimden sevinç çığlıkları atıyorum, oh be ilk ben geldim diye. fakat mekanda bizi bekleyen biri var. kim olabilir? tabiki maje.
-
başlıyoruz demlenmeye. biraz sonra tribün ahalisi ufaktan gelmeye başlıyor. bordo maçı için tasarlanan şeyler masaya yatırılıyor. ultrAs!, seer, tiburon geliyor. ramço ile canlı bağlantıya geçiliyor. telefon elden ele dolaşıp hasret yalandan da olsa giderilmeye çalışılıyor. tabi bu esnada bizim patriot hala ortalıklarda yok o ayrı mevzu.
-
kayseri maçı öncesi verdiğimiz rahatsızlıktan keyif alanlar olmuş olmalı ki, dışarıya davet ediliyoruz. alkol durmaksızın damarlarımızda kol gezmeye devam ederken, bi yandan tanrıdan dilekler dileyip, öte yandan seni ben ellerin olsun diye mi sevdim ulan diye bağrışıyoruz. herşey iyi güzel de dönüp dolaşıp aynı nakaratta niye buluşuyoruz? derken patriot çıka geliyor cebinde sıkıntılarla. ne yapıcaz, nasıl yapıcaz sorunsalları maç saatinin de yaklaşmasıyla kafalarda oluşmaya başlıyor. aslında kafalar rahat. ulan girmesek nolur, sanki takımın bize ihtiyacı mı var diye düşünüyoruz da, bizim girmeye ihtiyacımız var arkadaş, bu düşünceyi bi kenara atamıyoruz. sorunlar çözülüyor, aynen belirttiğimiz gibi kapanan kapalı defterinden sonra, eski açığın turnikelerinde buluyoruz kendimizi. aynı geçen seneki gibi, o uzun kuyruğa rağmen kafayı demirin altından sokup direk kaynıyoruz turnikeye. uni'nin bulunduğu setin üst tarafına geçip merdivenlerin üstünde alıyoruz yerimizi. bensiz eski açık mı olur lan deyip çıka geliyor patriot. peşinde ekibi az buçuk tamamlanıyor eski açıkta yine aylar sonra.
-
maç başlıyor, gözler kapalıda. sene başından beri kapalıda olduğumuzdan mıdır bilmiyorum da kapalıya uymaya çalışmayı bile özlemişiz eski açıktan. topalın golüyle 1-0 öne geçmişiz. herşey güzel iyi gidiyor. ama sonra olmayacak şeyler oluyor. valla başkası olsa yazının bu kısmından sonrası bol küfürlü olurdu da, ben yazmıycam öyle şeyler. çünkü tribün susmuyor, ama sussa daha iyi bazı durumlarda sanki. takıma bişeyler olmuş oynamıyor. gol kralı olacak adam penaltıyı kaçırmadan önce kendi aramızda makara yapıyorduk, kaçarsa floryadayız diye, adam penaltıyı kaçırıyor üstüne dönen top gidiyo gol oluyor. saldırıyosun, sonra bi gol daha yiyorsun derken 5 oluyor. bi uğursuzluk var gece de ama anlamıyor kimse. şimdiye kadar hiç samiyendeki bi maç için böyle uzun bi yazı yazmamıştım. bugün çok üşüdüm, ondan yazdım.
-
günler, haftalar, aylar sonra seni görmek güzeldi de, gelmeseydin keşke..

Hiç yorum yok: