13 Şubat 2009 Cuma

Volume'e Dokun, Sesimi Aç..

Her aksam açılır msn penceresi. Yazmak istersin ama yazamazsın. Söylemek istediklerin vardır. Ama söyleyemezsin. Lanet olası klavyenin tuşlarına dokunamazsın. Pencere saatlerce açık kalır. Elin klavyeye gider ama geri gelir. İletilere de takarsın kafayı. Karamsar adamlarız ya, bakış açımız karanlık ve kötü ya, her iletiyi de kendine göre yorumlarsın. Dinlediği şarkıları yorumlamaya çalışırsın. Hareketli bir parça dinliyorsa kesin memnundur hayatından, yok eğer slow takılıyorsa bak o da benim gibi dersin. Hatta varsa kendi playlist’in de, sende aynı parçayı açar yüksek sesle dinler söylersin. Paranoyak olma yolunda koşar adımlarla ilerlersin. Bu bir süre böyle sürer gider. Ta ki yeni bir hikayeye başlamaya kendini hazır hissedinceye kadar..

Oysa değişen sadece zamandır..

Çünkü bizim içinde bulunduğumuz hikayelerin tamamı olumsuz bitti. Bu hikayelerin bazı bölümlerinde ender gelişen ataklar sonucunda mutlu olduğumuz anlar da oldu. Çünkü çabaladık umudun hatırına. Giden sevgililerin ardından hep ayakta durmaya çalıştık. İçimizi kemiren tesellilerle kör topal devam ettik. Her şeye rağmen, terk edilme korkumuz hiç olmadı aslında bizim. Neden olsun ki? Zaten güneş bir kere bile parlamadı bizim için. Hep yenildik ve sağ tıklayıp yeniledik kaybolan umutlarımızı.

Bu beden küme düşse de, yürek hala namağlup kendi evinde !

4 yorum:

seer dedi ki...

çünkü bizim sessizliğimizde onların da suskunluğu var vodacığım...... sessiz değiliz kimsesiz hem...

adozzi21 dedi ki...

eline koluna sağlık..mükemmel olmuş..

Anıl dedi ki...

Harika!

Lebowski dedi ki...

sağ tıklayıp, yenilemiyoruz aslında varolan umutlarımızı..

bir kez daha öldürüyoruz..
bir kez daha..
bir kez daha...